AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun ABD gezisi, başörtüsü için anayasa değişikliği, ABD'nin adaları silahlandırması ve asgari ücret çalışmalarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Milliyet gazetesinden Abdullah Karakuş'un sorularını yanıtlayan Kurtulmuş'un değerlendirmelerinden öne çıkan başlıklar şöyle:
"ABD GEZİSİ FİYASKO"
(Kılıçdaroğlu’nun ABD gezisi) Türkiye’nin ana muhalefet partisinin Amerika gezisi öyle görünüyor ki tam manasıyla bir fiyasko oldu, bir başarısızlık oldu. Hatta CHP çevrelerinde de eleştiri konusu oldu. Hem oradaki görüşmelerin konusu, kapsamı vesaire baktığınız zaman başarısız bir gezi olduğu izlenimi var. Ama tabi geziden geriye kalan ve Türk siyasi tarihinde hep konuşulacak olan şey Sayın Kılıçdaroğlu’nun kayıp 8 saatidir. Henüz bu konuyla ilgili de tatmin edici bir açıklama yapılmamıştır. Yani çok ciddiye alınacak bir gezi olmadığı, sonuçları itibariyle muhtemelen kendileri açısından da beklentilerini elde edemedikleri hatta büyük oranda turistik bir seyahat anlamına gelen bir gezi oldu. Hayırlı olsun CHP’ye.
"DIŞARDAN DESTEK ARANMAMALI"
(İYİ Parti’nin de ABD’ye gidişi) Yani gidebilir, gezebilir ona diyecek bir şey yok yani her partinin kendisini dünyanın her yerinde anlatma hakkı vardır. Ancak burada insana ağır gelen tarafı hatırlarsanız seçim kampanyaları sırasında da Sayın Biden’ın ‘Türkiye’de biz muhalefetle beraber çalışmaya hazırız’ anlamına gelen sözleri bu gezileri daha dikkat çekici hale getiriyor. Türkiye’nin siyaseti Türkiye içerisinde, milletin doğrudan doğruya seçtiği temsilcileri vasıtasıyla yapılır. Artık iç ve dış vesayet odaklarının Türkiye siyaseti üzerinde bir etkisi kalmamıştır, kalmamalıdır. Partilerin kendi görüşlerini anlatması başka bir şey. Ama kendi iç siyasetimizle ilgili dışarıdan destek arayışları ise bambaşka bir şeydir. Bu birtakım dış siyaset mahfillerinden medet ummak anlamına gelebilir.
"BAŞÖRTÜSÜNDE SAMİMİYET SINAVI"
(Başörtüsü için anayasa değişikliği teklifi) Siyaseten bir şeffaflık, bir olgunluk eğer bekliyorsak Sayın Kılıçdaroğlu’ndan helalleşme demeden önce inandırıcılığını ortaya koymak için bir özür dilemesi gerekir kanaatindeyim. Şimdi böyle bir yasa teklifini gündeme getirdiler, hazırlanan metin defaatle okuduk, yoruma muhtaç bir metindir. Biz diyoruz ki, madem samimisiniz, madem bir helalleşmeden bahsediyorsunuz CHP’nin topyekûn on yıllar boyunca süren bu yanlış tavrını ortadan kaldırmak için gelin hukukun en üst normunu yürürlüğe koyalım. Hep beraber parlamentoda gerçekten büyük bir uzlaşı içerisinde anayasada artık insanların inançları gereği giyim kuşamlarına, devletin hiçbir şekilde müdahale etmeyeceği bir düzenlemeyi yapalım, doğru olan budur. Eğer niyet bir şekilde bunu çözmekse biz de diyoruz ki, anayasayla bunu çözerek ilanihaye bu konuyu kapatalım. Başta CHP olmak üzere parlamentodaki bütün siyasi partiler bizim anayasa değişikliği teklifimiz çerçevesinde bir samimiyet sınavıyla karşı karşıyadırlar. Bizim teklifimiz samimidir, hukukidir, sorun çözücüdür ve bu anlamda da Türkiye’nin bu problemini tamamıyla ortadan kaldırıcı bir niyete sahiptir.
"MÜTTEFİK ÜLKEYE YAKIŞMAZ"
(Adaların silahlandırılması, ABD’nin tavrı) ABD’nin hem adalarda hem de Yunanistan’da çok ciddi bir silahlanma gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bunun her ne kadar Rusya yayılmacılığına karşı bir tedbir olduğu söylense de bunun inandırıcılıktan çok uzak olduğu aşikardır. Yani Türkiye’nin burnu dibindeki adalara, hatta çıplak gözle neredeyse görülecek şekilde Amerikan askeri güçleri tarafından donatılması, oralara silah yığılması uluslararası hukuka aykırıdır. Hele hele NATO kapsamında dost ve müttefikimiz olduğunu söyleyen bir ülkeye yakışmamaktadır. Dünya bir süredir vekalet savaşlarıyla karşılaştı. Terör örgütleri üzerinden büyük güçler, büyük devletler kendi milli menfaatlerini gerçekleştirmek için dünyanın her yerinde terör örgütlerine her türlü desteği sağlarlar, silah verdiler, siyasi destek verdiler, lojistik destek verdiler. DEAŞ bunun bir örneğidir, PYD-YPG bunun bir örneğidir. Ve maalesef bu vekalet savaşlarından en çok etkilenen ülkelerin başında da Türkiye geliyor. Ama maalesef son zamanlarda artık dünyadaki bu bazı tırnak içinde bunu söylüyorum büyük devletler kendi menfaatlerini sağlayabilmek için ‘vekil devletler’ üzerinden vekalet savaşlarının kapsamını genişletiyorlar. Türkiye-Yunanistan arasındaki gerilimde maalesef birileri Yunanistan’ı kendi politikalarının vekili olarak görmeye başladılar. Sırtını sıvazlıyorlar, cesaretlendirmeye çalışıyorlar, yürüyün aslanlarım diyorlar. Bu son derece tehlikeli, son derece yanlış hem bölgesel hem de küresel barışa büyük zarar verecek tutumlardır.
"YUNANİSTAN YALNIZ KALIR"
Burada ısrarla diyoruz ki, Türkiye’yle Yunanistan iki komşu ülkedir. Aramızdaki sorunların çözüm yolu masadır, müzakeredir, diplomasidir. Yunanistan’ın asla bu fırsatı geri tepmemesi lazım. Yunanistan şu anda sırtını sıvazlayanlara güvenmesin. Onlara ‘yürüyün aslanlarım’ diyenler günü geldiği zaman Yunanistan’ı orta yerde yalnız başına bırakırlar. Bu anlamda Türkiye’nin hem barış vizyonu gerçektir, sahicidir, doğrudur hem de aynı zamanda Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’deki egemenlik haklarını koruma konusundaki niyeti çok sağlamdır. Yunanistan’ın herhangi bir tehdidine, tehdit dili kullanarak Türkiye karşıtı bir oldubitti oluşturmasına Türkiye asla müsaade etmez. Burada üçüncü ülkelere dikkat etsinler. Yalnız kalabilirler.
"VATANDAŞLARIMIZ RAHAT NEFES ALACAK"
(Asgari ücret) Burada yapılacak şey, fiyat artışlarının karşısında vatandaşımızın alım gücünü arttıracak tedbirlerin ortaya konulmasıdır, klasik bir klişedir, ama onu yapıyoruz. Hükümetin önceliklerinden birisi enflasyonun altında vatandaşımızı ezdirmemektir. Bunun için neredeyse her Bakanlar Kurulundan sonra Sayın Cumhurbaşkanımız alınan tedbirleri açıklıyor. Geçtiğimiz sene biliyorsunuz asgari ücret 1 yıl içerisinde iki kez yükseltildi. Şimdi de, yılsonu itibariyle bir miktar refah payını da koyarak herkesin tatmin olacağı, iyi oldu diyebileceği bir asgari ücret gündeme gelecektir. İnşallah asgari ücretli, emekli ve memur maaşlarındaki artışlarla da vatandaşlarımız rahat bir nefes alacaktır.
"TERÖRÜN SÖZCÜLÜĞÜNÜ YAPIYOR"
(Türk Tabipler Birliği Başkanı’nın söylemi) TTB Başkanı tarafından sarf edilen gerçek dışı ithamları kınıyoruz. Terör örgütünün sözcüsü gibi davranan kişiler Türk tabipleri adına konuşamazlar. TTB, bir meslek kuruluşudur ve terörün sözcülüğünü yapan bir vesayet odağına dönüştürülemez. Bu kirli ve çirkin söylemleri kabul etmiyoruz. Türkiye’nin terörle mücadelesine karşı adeta hain terör örgütlerinin sözcüsü gibi konuşanlar aslında ülkenin huzur ve güven ortamı bozmak isteyen terör gruplarına en büyük desteği vermektedirler.