Haber7 - ÖZEL
CHP öncülüğünde bir araya gelen 6’lı koalisyon masası paydaşları, seçim yaklaştıkça toplumun bütün kesimlerine tehdit etmeye başlarken, olası iktidar değişiminde mütedeyyin cenaha yönelik örnekleri AK Parti iktidarından önce görülen baskı ve zulümlerin yeniden yaşatılacağı görüşü ağırlık kazanıyor. Yasakların hortlayacağı, keyfi yargılama ve tutuklamaların başlayacağı, İslami faaliyetlerin engelleneceği, en temel insani hakların dahi askıya alınacağı endişesi ile birlikte; AK Parti iktidarında sona erdirilen sert uygulamaların tekrar Türkiye’de yürürlüğe sokulacağı belirtiliyor.
O KAZANIMLARI KİM HAYATA GEÇİRDİ TEMEL BEY?
6’lı koalisyon masasının küçük ortaklarından Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise bu endişelere karşı seçmeni olası CHP iktidarına alıştırmak için gayret göstermeye devam ediyor. Karar Tv’nin Youtube yayınında konuşan SP lideri Karamollaoğlu, “kazanımların” kaybedilmeyeceğini belirterek ilginç bir söylemde bulundu. “Hiç kimse endişe etmesin” diyen Karamollaoğlu, “İmam hatipler kapatılmayacak, başörtüsü yasaklanmayacak, Ayasofya cami olmaktan çıkmayacak. Kazanımlardan taviz vermeyeceğiz. Bu, altı partinin de ortak taahhüdü.” diye konuştu.
SP’li Karamollaoğlu’nun “kazanım” olarak ifade ettiği icraatların tamamı AK Parti iktidarında, Başkan Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde hayata geçirildi. 28 Şubat gibi karanlık bir sürecin ardından iktidara gelen AK Parti’nin gerçekleştirdiği hamlelerden “kazanım” olarak bahseden Karamollaoğlu’nun, bu kazanımların tamamına itiraz eden CHP ve beraberindeki siyasi kadrolara eklemlenmiş olması ise tarihi bir ibret vesikası olarak kayıtlara geçiyor.
Karamollaoğlu, şunları söyledi: “Davutoğlu, Babacan ve kendim için söylüyorum kazanımlardan taviz vermeyiz. Bunu Sayın Kılıçdaroğlu da söylüyor. Bir kesim de bunu istismar ediyor. Diyorlar ki imam hatip okulları kapatılır mı? Hayır. Başörtüsü tekrar yasaklanır mı? Hayır. Bunu sadece biz değil Kılıçdaroğlu da söylüyor. Bu konular artık istismar edilemeyecek.”Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu’nun dahi “kazanım” diye lanse ettiği AK Parti iktidarı döneminde gerçekleştirilen tarihi hamlelerden öne çıkanlar şunlar:
BAŞÖRTÜSÜ KAZANIMLARININ HEPSİ AK PARTİ DÖNEMİNİN
1980 darbesi sonrasında çıkarılan ‘kamuda kılık kıyafet yönetmeliği’ sebebiyle başörtülülerin kamu kurumlarında çalışamadığı garabet 28 Şubat sürecinde zirve yaptı. 33 yıl süren başörtüsü zulmü, AK Parti iktidarında tarihe gömüldü. 8 Ekim 2013 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan genelgeyle yasak tamamen sona erdirildi.
İlk başörtülü kaymakam göreve başladı
Şimdi başörtülülere kamu sahası tamamen özgür olduğu gibi; başörtülü valiler, kaymakamlar, il-ilçe milli eğitim müdireleri ve birçok başkanlık vazifeleri var.
Türkiye'nin ilk başörtülü Valisi Kübra Güran Yiğitbaşı görevine başladı
Yıllarca başörtülüler orduevlerine bile alınmazken, AK Parti döneminde yapılan düzenlemeyle şimdi TSK bünyesinde ve Emniyet teşkilatında başörtülü subaylar, polisler vazife alıyor.
Geçmişte başörtülülerin dışarı kovulduğu TBMM’de, AK Parti iktidarının getirdiği özgürlük ortamı sayesinde tesettürlü milletvekilleri özgürce hareket edebiliyor. Dindar kadınlar tesettürüyle Bakanlık koltuğunda oturabiliyor.
İlk Başörtülü Bakan yemin etti!
ÜMMETİN AYASOFYA KAZANIMI ERDOĞAN’IN BAŞARISI
İstanbul’u fethederek dünyada yeni çağ açan kutlu kumandan Fatih Sultan Mehmet Han’ın emaneti Ayasofya Camii, CHP’nin tek parti diktası döneminde 1934 yılında ibadete kapatılmıştı. 86 yıl boyunca müze olarak kullanılan, Ayasofya’da namaz kılmaz, secdeye varmak, ‘Allahuekber’ demek yasaklanmıştı. Ayasofya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla müze statüsü iptal edilerek yeniden camiye dönüştürüldü ve 24 Temmuz 2020’de ibadethane olarak ümmete kapılarını açtı.
Saadet Partisi’nin kurucusu Milli Görüş lideri merhum Necmettin Erbakan, “Ayasofya minarelerinde ezan okunuyor, içersinde namaz kılıyorsa bilin ki iktidarda Milli Görüş vardır.” demişti.YASAK BİTTİ, KUR’AN MÜFREDATA GİRDİ
28 Şubat ürünü “Kur’an kurslarında 12 yaş altı” yasağı AK Parti iktidarında sonlandırıldı.
22 Ağustos 1999’da Mesut Yılmaz başbakanlığındaki koalisyonun, yaz döneminde Meclis’i toplayarak çıkardığı kanun ile 12 yaşın altında olan ilkokul öğrencilerine Kur’an eğitimi yasaklandı. 13 yıl aradan sonra, Ekim 2012’de Diyanet Kanunu’nda yapılan değişiklikle yasak kalktı ve camilerde sürdürülen yaz Kur’an kurslarına ilköğretim seviyesindeki bütün çocukların kayıt yaptırabilmesinin önü açıldı.
Günümüzde Diyanet’in Kur’an öğretim yaşı 4’e kadar indirildi.
Yaz Kur'an Kursları kapsamında Türkiye genelinde her yıl 1 milyonu aşkın çocuk Kur'an-ı Kerim öğreniyor.
Ayrıca; Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin Hayatı, Temel Dini Bilgiler gibi manevi dersler, 2012 yılında Milli Eğitim Bakanlığı eğitim-öğretim müfredatına eklendi. Kur’an ile Siyer dersleri, ortaöğretim ve lise öğrencilerine seçmeli ders olarak okutuluyor.
Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde “Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi” başlatıldı. Hafızlığa teşvik için Diyanet ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında protokol imzalandı.
DİN SUBAYLIĞI 60 YIL SONRA YENİDEN
Türkiye’nin yıllanmış kronik sorunlarının bir bir çözüme kavuşturularak “milletin kazanımı” listesine eklenen icraatlar arasında Din Subaylığı da yer alıyor. ‘Laiklik’ argümanıyla devletin manevi gücüne ket vurulan uygulamaların birer birer sonlandırıldığı AK Parti iktidarı döneminde, Peygamber Ocağı TSK’da din subayı kadrosu 60 yıl sonra yeniden ihdas edildi.
27 Mayıs darbesinin ardından fiilen, 1967’de ise hukuken kaldırılan “Din Subaylığı” birimi 2022 yılında TSK bünyesinde yeniden ihdas edildi.
Peygember Ocağı olan Silahlı Kuvvetler’de 1967 yılında kaldırılan Din İşleri Subaylığı kadrosu ABD ordusunda 1775’ten beri aktif. Din Subaylığı kadrosu laik Fransa’da 1905’ten beri devam ederken, Almanya’da 1933’ten bu yana mevcut. Selçuklu ordusunda ‘Müzekkerler’ adıyla yer alan Din Subayları; askere dini bilgiler verir nasihatte bulunur; harplere teşvik ederlerdi. Asırlar boyunca 3 kıta 7 iklime hükmeden Osmanlı İmparatorluğu’nda “Ordu Şeyhi”, “Alay Müftüsü”, “Asker İmamı” adı verilen din adamları orduda görevlendirilerek büyük başarıların görünmez kahramanı olarak tarihe geçti.Yakın tarihimizdeki yedi düvele diz çöktürülen tarihi zaferlerde büyük paya sahip olan alay müftüleri ve tabur imamları; Çanakkale, Sakarya, Büyük Taarruz gibi savaşlarda Mehmetçik ile birlikte cephede düşmanla omuz omuza savaştı. 1000 askere 1 tabur imamı, 3000 askere 1 alay müftüsünün görevlendirildiği savaşlarda kazanılan zaferlerde din işleri subayları manevi güç unsuru olarak büyük katkı sağladı. Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte askeri sistemden çıkarılan alay müftülüğü ve tabur imamlığı, 1948’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nden gelen yoğun talep üzerine yeniden ihdas edilmiş, 19 yıl boyunca uygulanan sistem 1967’de darbeciler tarafından kaldırılmıştı.ALLAH’IMIZA HAMDOLSUN
Cuntacıların askerin yemek duasına iliştirdiği ‘Tanrımıza hamdolsun’ ifadesi tarihe karıştı. ‘Tanrı’ lafzının zorla dayatıldığı yemek duası, Milli Savunma Bakanlığı’nın 21 Kasım 2017 yılındaki genelgesiyle “Allah’ımıza hamdolsun” olarak revize edildi.
28 Şubat sürecinde karargahlardaki mescidler birer birer kapatılırken son 20 yılda birçok komutanlığın merkezinde hem tam teşekküllü camiler hem de mescidler inşa edildi.
Askeri cenazelerde merasim sırasında bando tarafından cenaze marşı yerine Buhurizade Mustafa Itri'nin "Tekbir" adlı eserinin çalınması talimatı verildi.
28 Şubatçı valilerin, komutanların isimleri sokak ve caddelerden silindi.
CHP BUDUR
Peki Temel Karamollaoğlu’nun iktidara taşımak ve cumhurbaşkanlığı makamını teslim etmek için 6’lı masada bir araya geldiği CHP zihniyetinin iktidarında Türkiye’de neler yaşanıyordu?
AK Parti iktidarından önce, 28 Şubat sürecinde mukaddesat düşmanlığının bütün örneklerini sergileyen anlayış, başörtüsünü sembolleştirerek dindar kesime adeta savaştı.
28 Şubat’ta yüz binlerce insan fişlendi.
Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla mütedeyyin subaylar ordudan atıldı. 1998-2002 arasında 285 bin 886 aile parçalandı.
İmam Hatip Liselerinin orta kısımları kapatıldı.
8 yıllık zorunlu eğitim getirilerek başörtülü kızların eğitim hakkı engellendi.
Katsayı zulmüyle İmam Hatipler ve Meslek Liselerinin önü kapatıldı.
12 yaş altındaki çocukların Kur’an Kursu’na gönderilmesi yasaklandı.
Yüzlerce İslami aktivist, siyasetçi ve kanaat önderi uydurma delillerle cezaevlerine atıldı.
19 bankanın içi boşaltıldı, Türkiye direkt olarak 60 milyar dolar zarar uğratıldı. Zararın boyutu dolaylı etkileriyle birlikte 200 milyar doları buldu. İç borç 6.6 katrilyondan, 117.3 katrilyona çıktı. Türk Lirası, dolar karşısında yüzde 900 değer kaybına uğrarken, ülke Uluslararası Para Fonu IMF’nin emri altına girdi.SEÇİLENİ MECLİS’TEN KOVDULAR, DİRENENE KÜFREDİP ZULMETTİLER
Çağdışı başörtüsü yasağını dayatan karanlık zihniyetin egemen olduğu 28 Şubat sürecinde başörtülülerin kimisi tedavi edilmeyerek can verdi, kimisi derste olması gerektiği saatte sokağa atıldıktan sonra kaza geçirerek bacağı koptu, kimisi de sınıftan sürüklenerek çıkarıldığı esnada düşük yaparak doğmamış bebeğinden koparıldı.
İşte dün gibi yakın olan Erdoğan iktidarı öncesinde başörtülülere yaşatılan zulümlerden bazıları:
İşte ‘ileri yaş’ bahanesiyle haklarında af ve tahliye propagandası yapılan darbecilerin neden oludğu binlerce yürek sızlatıcı olaylardan bazıları şöyle: Fazilet Partisi İstanbul Milletvekili Merve Kavakçı, Meclis Genel Kurulu salonuna başörtülü olarak girince zorbalıkla yemin etmesi engellendi. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in “haddini bildirin” sözünün ardından Kavakçı aleyhine 45 dakika boyunca “Dışarı” diye tempo tutuldu, alkışlarla protesto edildi. (2.5.1999)
Bülent Ecevit'in günah karnesi
28 Şubat sürecinde Radyo D’de yaptığı programda Fatih Altaylı, Marmara Üniversitesi Göztepe Kampusu’nda, başörtülü oldukları için okul kapısından içeri girmeleri yasaklanan öğrencilerin açtığı “7.4 yetmedi mi?” pankartı için örtülülere, “F…şe, k...şe, şerefsizler” şeklinde küfürler savurdu. (6.10.1999)
BAŞI AÇIK FOTOĞRAFI YOK DİYE TEDAVİ EDİLMEDİ, CAN VERDİ
Dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, 71 yaşındaki Medine Bircan adlı hastaya “başı açık fotoğrafı olmadığı” gerekçesiyle tedavisini yaptırmadı. Olay, Medine Bircan’ın ölümüyle sonuçlandı. Bircan’ın oğlu, annesinin fotoğrafına fotoşopla saç ekleterek işlem yaptırmak zorunda kaldı. (27.6.2002)
İstanbul Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Tıbbi Dokümantasyon Bölümü 2. sınıf öğrencisi Nuray Canan Songür, final sınavına katılmak için okulundan başörtülü olduğu gerekçesiyle atıldı. Hamile olduğu halde darp edilip sürüklenerek polis otosuna bindirildiği için çocuğunu düşürdü. Ertesi gün doktor raporuna rağmen hakim karşısına çıkarıldı. Yetmedi, “eğitimi engellediği” iddiasıyla 6 ay hapse çarptırıldı. (9.6.1998)
28 Şubat sürecinde bebeğini kaybeden Songür o günleri anlattı
Bursa Nilüfer İmam-Hatip Lisesi 3’üncü sınıf öğrencisi Dilek Gürgen, sınıfta olması gerektiği saatlerde başörtüsü yüzünden okula alınmadığı için eve dönüş yolunda kamyon altında kalarak ağır yaralandı. Gürgen’in sağ bacağı diz kapağı hizasından kesildi. (21.12.1998)
Pilot Teğmen Bünyamin Yapacak ve eşi Medine Çuhacı’nın düğünü orduevinde yapılamadı. Anne ve babalar sırf başörtülü ve sakallı oldukları için asker tarafından kapıdan dışarıda bırakıldı. Takı töreni yağmur altında orduevinin dışında gerçekleştirildi. (23.12.1996)
DÖVÜLDÜLER, ATILDILAR, FİŞLENDİLER
Eyüp İmam Hatip Lisesi’nde okullarına alınmayan başörtülü öğrenciler, polisin başlarına vurduğu sopa darbeleriyle yaralandı. Başörtüsü yasağına tepki gösteren öğrencilerden Zeliha Kaya, Ravzagül Aslan ve Mücahit Koyuncu’nun başı yarıldı. Yasağa direnen öğrenci velilerinin boğazları sıkılarak gözaltına alındı. (14.3.2002)
Ankara Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı’nda askerlik yapan Mehmetçiğinin yemin törenini seyretmek isteyen anne Nebiye Yıldız çarşaflı olduğu gerekçesiyle yemin töreni alanına alınmadı. Askerin ablası Fatma Kılıç, “Biz şehit olduğu zaman mı kardeşimizi göreceğiz” dedi. (2.9.2012)
Manisa’daki 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı’nda düzenlenen yemin törenine başörtülü asker yakınları alınmadı. Rabia K., kardeşinin yemin törenini tel örgülerin arkasından izlemek zorunda kaldı. (7.11.2008)
Küçükyalı Askeri Lojmanları’nda bulunan alışveriş kantinine başörtülülerin girmesi yasaklandı. (2.10.1995)
YSK, seçim propagandasında başörtülülerin ekrana çıkarılmasını yasakladı. (16.11.1995)
Sağlık Bakanlığı’na bağlı Heybeliada Sanatoryumu’nda çalışan hemşirelerden Ayşe Tanrıkulu, başörtüsü taktığı için Başhemşire Vekili Neriman Yıldırım tarafından darp edildi. (6.2.1995)
Sivas Hemşirelik Meslek Yüksekokulu mezuniyet töreninde okul birincisi başörtülü öğrenci Ayşe Koçak’ın konuşması engellendi. Serpil Güneş isimli hemşire, herkesin gözü önünde Ayşe Koçak’ın ağzını kapattı ve tekme tokat kürsüden indirdi. (Temmuz 1995)
Hakimler ve Adalet Bakanlığı’na bağlı bürokrasi, başörtülü avukatları fişledi, barolar cezalandırdı. (28.5.1995)
Dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Bülent Berkarda, başörtülü öğrencilere örtü yerine “file” takmalarını telkin edip aşağıladı.. (16.11.1995)
Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, “Üniforma giymezsen polis, subay olmazsın. Başını örteceksen hemşire olamazsın” dedi.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi birincisi Nurgül Tekin mezuniyet töreninde başörtülü olduğu gerekçesiyle fakültenin Dekanı Prof. Dr. İhsan Erdamar tarafından konuşturulmadı. (29.6.1995)
Balıkesir’in Gömeç ilçesinin Hacı Osmanlar köyünde 6 kursiyerin devam ettiği dikiş-nakış kursundan 13 yaşındaki Serap Çapkın başörtülü olduğu için kovuldu. (6.12.1995)
Afyon’un Sandıklı ilçesi Kız Meslek Lisesi Müdiresi Hülya Aşkın, başörtülü oldukları gerekçesiyle Aysel Okur, Serpil Karpuz, Ayten İnci adlı öğretmenlerden üst üste üç savunma istedi. (14.12.1995)