Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6 muhalefet partisinin bir araya gelişiyle ve bu partilerin iktidara gelmesi olasılığında neler olabileceği yönündeki açıklamalarını köşe yazısında değerlendiren Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Yenişafak Yazarı Mehmet Acet, "Erdoğan’a o sözleri için ‘haksızdır’ diyebilir misiniz?" sözleriyle çarpıcı detaylara değindi.
İşte dikkat çeken o köşe yazısı:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün, AK Parti’nin Meclis Grup Toplantısı’nda millet-vekillerine hitap ederken, konuşmasının bir yerinde, muhalefet partilerine dönük dikkat çekici ifadeler kullandı.
“28 Şubat ittifakının karşı çıktığı hususlara baktı-ğımızda,” diye başlayan cümlesini şu türden başlıkları sıralayarak sürdürdü:
-Türkiye’nin kazanımlarından vazgeçeceklerini, sınır ötesi harekâtlarını bitireceklerini, bulunduğumuz yerlerden çekileceklerini,
-Ekonomiyi IMF’e teslim edeceklerini,
-Savunma sanayii, nükleer santral gibi büyük yatırımlara kilit vuracaklarını,
-S-400’leri geri vereceklerini,
-ATAK’ları atacaklarını,
-Yap-işlet-devret projelerini yerle yeksan edeceklerini,
-Bu hizmetleri verenleri pişman edeceklerini, tek parti devri karanlığına döndüreceklerini anlıyoruz.
Muhalefetteki 6 partinin, HDP’nin yarı açık, yarı gizli desteğiyle oluşturduğu kombinasyonun, şu an için sadece parlamenter sisteme geçiş konusunda uzlaşma sağladığı bilinse de, bu birlikteliğin seçimlere doğru bir seçim ittifakına dönüşme ihtimali yüksek.
Birbirlerine güvenmeseler de, birbirlerini yer yer kamuoyu önünde eleştirmekten/suçlamaktan çekinmeseler de, iktidarın bir parçası olma iddiasını koruyabilmeleri için, 7’si de birbirine muhtaç olan partiler bunlar.
Peki ama iktidara gelmeleri halinde nasıl bir yönetim sergileyecekler?
Nasıl bir Türkiye tasavvuru içindeler?
İçinden geçtiğimiz dönemde olduğu gibi ‘muhataralı zamanlarda’ nerede nasıl duracakları belli mi?
Zelenski’nin durduğu gibi mi duracaklar?
Güvenlik ve dış politikamızı Batı’ya teslim edelim, onlar ne derse onu yapalım, bu şekilde kendimizi garantiye almış oluruz diye mi düşünüyorlar acaba?
İyi ama Zelenski, bütün yumurtaları Batı ittifakına ait ‘küfede’ toplamanın ağır maliyetiyle yüzleşmiyor mu bugünlerde?
Bir hesap hatası yaptığını, Rusya’ya karşı daha dengeli bir politika izlememenin, ABD’ye, Avrupa’ya gereğinden fazla güvenmenin ülkesini yıkıma uğrattığını biraz geç de olsa fark etmedi mi?
Akkuyu nükleer santralini millileştirelim, S-400’leri iade edelim gibisinden Taksim Platformu’nun önerdiğine benzeyen tekliflerde bulunanlar, Zelenski’nin yaşadığı hayal kırıklığı hakkında ne düşünüyorlar acaba?
Hiç mi ders çıkartacak, ibret alacak bir yönü yok bu olup bitenlerin.
Türkiye’nin faydasına olan politika, teslim ol kurtul politikası mı oluyor, yoksa hem Rusya, hem Ukrayna, hem de Türkiye’nin içinde bulunduğu Batı ittifakıyla dengeli bir dış politika mı oluyor?
BUGÜNÜN MUHALEFETİ, 120 YIL ÖNCESİNİN MUHALEFETİ…
Gazeteci/tarihçi Murat Bardakçı son günlerde, muhalefetin günümüzdeki durumuyla, Sultan Abdulhamit’i iktidardan uzaklaştıran dönemdeki durumu arasında paralellikler kuran yazılar yazıyor.
Muhalefetin dağınıklığı ve hesapsızlığı yüzünden koca imparatorluğun 10 yıl içinde nasıl darmadağın olduğunu hatırlatıp, bugünkü muhalefetin de aynı durumda olduğuna işaret eden yazılar bunlar.
Putin dahil herkesin, tarihten referanslarla hareket ettiği bir dönemde, Türkiye’nin yakın tarihini iyi bilen bir ismin düşüncelerine dikkatle kulak vermek gerekir.
Bardakçı’nın yazılarından birkaç alıntı yapmak isterim:
“Abdülhamid’i devirmek, neye mâl olursa olsun devirmek, hatta bunu yapabilmek için yabancı memleketlerden de yardım almak, (Sizin de aklınıza Joe Biden’ın muhalefetle işbirliği yaparak Erdoğan’ı devirme önerisi aklınıza gelmedi mi? M.A.) fakat Abdülhamid sonrasında ne yapılıp edileceğini, memleketin nasıl idare edileceğini hiçbir şekilde düşünmemek!”
“Muhalefetimiz 2022’de yüz yirmi küsur sene öncesini, yani 1900’leri yaşıyor! Geçmişin tek sloganı olan “Gitsiiiiin!” haykırışları bugün de yükseliyor ama gittiği takdirde ne yapılacak, ne edilecek, sıkıntılara karşı ne tedbirler alınacak, bunlar hakkında tek söz eden yok!”
Bu değerlendirmeleri, Erdoğan’ın yukarıda sıraladığı başlıklarla birleştirince, daha bir anlamlı hale gelmiyor mu?
#haber7