Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, geçen hafta yaptığı açıklamada emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) ile ilgili düzenlemenin aralık ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulacağını, 2023 yılında da uygulamaya başlanacağını söyledi. Bilgin, EYT’lilerin 8 Eylül 1999 öncesindeki gibi yaş şartı aranmaksızın 5000 prim günü ve kadınlarda 20, erkeklerde 25 yıl sigortalılık süresini yerine getirmeleri halinde emekli olacaklarını açıkladı.
Bilgin’in bu açıklamalarının ardından EYT’liler heyecanla yasanın çıkmasını beklerken, işverenler de EYT düzenlemesine karşı olmamakla birlikte düzenlemenin getireceği risklere ilişkin endişelerini dile getirmeye başladı. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) yönetim kurulu üyeleri önceki hafta Bakan Bilgin’i ziyaret ederek beklenti ve taleplerini birinci ağızdan iletirken, çeşitli işveren örgütleri de yasayla ilgili önerilerini dile getiriyor.
Habertürk’ten Ahmet Kıvanç’ın haberine göre; işveren örgütlerinin endişeleri birkaç noktada yoğunlaşıyor. Bunların başında aniden emekli olacak kişiler dolayısıyla nitelikli işgücünde yaşanacak kayıp geliyor. Kıdem tazminatı yükü, emekli olacak EYT’lilerden dolayı kayıt dışında artış ve emekli olan EYT’lileri çalıştıracak işverenlerin prim yükündeki artış da endişe ettikleri konular arasında yer alıyor.
4 İŞLETMEDEN 3’Ü NİTELİKLİ İŞGÜCÜ SORUNU YAŞIYOR
Yapılan araştırmalara göre, halihazırda her 4 işletmeden 3’ü nitelikli işgücü bulmakta zorluk yaşıyor. EYT düzenlemesi ile birlikte ilk yıl 1,5 milyon kişinin, izleyen yıllarda da her yıl en az 1 milyon kişinin emekli olması bekleniyor. EYT düzenlemesi ile işletmelerin nitelikli ve tecrübeli işgücünü ani bir şekilde kaybetme riski ile karşı karşıya kalmalarından endişe ediliyor.
Nitelikli işgücü açığının özellikle teknoloji ve petro-kimya gibi sektörlerde görüleceği tahmin ediliyor. Yaşı 49 üzeri olan EYT’li çalışanların toplam çalışanlara oranı petrokimya sektöründe yüzde 10, teknoloji sektöründe yüzde 8, otomotiv sektöründe yüzde 5 düzeyinde bulunuyor. EYT yasası çıktığında 1000 çalışanı olan bir petrokimya şirketinde en az 100 tecrübeli çalışanın emekli olacağı hesaplanıyor.
SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİMİNDE İNDİRİM
4A (SSK) statüsünde çalışanlar için normalde yüzde 14 sosyal güvenlik primi ve yüzde 1 oranında işsizlik sigortası primi olmak üzere yüzde 15 oranında işçi payı alınıyor. İşverenden ise yüzde 15,5 sosyal güvenlik primi ve yüzde 2 oranında da işsizlik sigortası primi olmak üzere yüzde 17.5 oranında prim alınıyor. (Normal çalışan işçi için sosyal güvenlik primi işveren payı aslında yüzde 20,5 oranında. Ancak, sigorta primlerini düzenli ödeyen, yasal yükümlülüklerini yerine getiren işverenlere 5 puan indirim yapıldığı için asgari ücret hesaplamaları da dahil olmak üzere sosyal güvenlik primi işveren payı yüzde 15,5 olarak uygulanıyor.)
Emekli olan işçilerin çalışmaya devam etmesi halinde ise yüzde 30 oranında sosyal güvenlik destek primi (SGDP) alınıyor. SDGP’nin 7,5 puanı işçi payı, 22,5 puanı da işveren payından oluşuyor. İşveren ayrıca iş kazası ve meslek hastalıklarına karşı kısa vadeli sigorta kolları için de yüzde 2 oranında prim ödüyor. Böylece emekli işçi için işverenin primi yüzde 24,5’e ulaşıyor.
Başta TİSK olmak üzere işveren örgütleri, emekli işçi çalıştıran işverenin prim yükünün 7 puan artarak yüzde 17,5’ten yüzde 24,5’e çıktığını belirterek, bu oranın normal işçi çalıştıranla aynı seviyeye getirilmesini istiyor. Ancak bu indirimin tüm emekli işçiler için değil, EYT kapsamında emekli olup da aynı işyerinde çalışmaya devam edenler için yapılması talep ediliyor. İşveren kesiminden gelen bu talebe sıcak bakıldığı öğrenildi.
TİSK Başkanı Özgür Burak Akkol, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, “Emekli olup çalışmaya devam edecek çalışma arkadaşlarımız için sosyal güvenlik destek primlerindeki işveren maliyetlerinin artışından kaynaklı uzun vadeli maliyet etkileri ortaya çıkabilir. Bu konuda işverenler üzerindeki artan yüklerin sağlanacak teşvik ve kolaylıklarla hafifletilmesini, düzenlemenin tüm bu faktörleri gözetecek şekilde hayata geçmesini önemli görüyoruz” dedi.
TİSK yönetim kurulunun Bakan Bilgin ile görüşmesinden sonra yapılan açıklamada da konuyla ilgili beklenti dile getirilmişti.
KAYIT DIŞI İSTİHDAMDA ARTIŞ KORKUSU
Araştırmalara göre, Türkiye’de emeklilerin yüzde 30’u çalışmaya devam ediyor. Tam zamanlı çalışan emeklilerin yüzde 52’si kayıt dışı, yüzde 48’i kayıtlı çalışanlardan oluşuyor. SGK’nın verilerine göre, sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmaya devam eden emekli işçi sayısı 911 bin civarında. EYT kapsamında emekli olanların yaklaşık yüzde 60’ının kayıt dışı çalışması halinde 1 milyonun üzerinde kayıt dışı çalışan oluşabileceği tahmin ediliyor. Kayıt dışı 1 milyon kişinin devlete yıllık maliyetinin de 25 milyar lira olacağı hesaplanıyor.
Emekli işçi için ödenen sosyal güvenlik destek priminin emekli aylığına herhangi katkısı bulunmuyor. Emekli işçi ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler genel sağlık sigortası (GSS) kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumu’nca sağlanan her türlü sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyorlar. Sigortalı çalışmak emekli işçiye bir şey kazandırmadığı gibi sigortasız çalışmak da bir şey kaybettirmiyor. Buna karşılık emekli işçiyi sigortasız çalıştıran işveren, denetimlerde yakalanmadığı sürece hem tecrübeli işçiyi kazanıyor, hem de vergi ve prim ödemekten kurtuluyor.
Türkiye’de halen 8.5 milyon kayıt dışı istihdam olduğu tahmin ediliyor. Bunların tamamına yakını işçi sayısı 50’den az olan işletmelerde istihdam ediliyor. Kayıt dışı istihdamdan en büyük zararı ise işçileri sendika üyesi olup toplu iş sözleşmesi uygulanan ve işçi sayısı 250’nin üzerinde olan işyerleri görüyor. Kayıtlı işçi çalıştıran işyerleri açısından haksız rekabetin önlenmesi için “Beyaz bayrak” uygulaması kapsamında bazı teşviklerin gündeme gelmesi bekleniyor.