JPMorgan CEO’su Jamie Dimon geçtiğimiz günkü bilanço açıklamasına küresel ekonomiye ilişkin karamsar öngörüleri damga vurdu. Dimon’ın açıklamalarında iki soru özellikle dikkat çekti: Rusya ve resesyon riskleri. Bloomberg Opinion yazarı Paul J. Davies’e göre Dimon bu sorunları görmezden gelmiyor. Ancak Davies’in Amerikan tüketicilerin harcama gücüne ve dayanıklılığına olan inancı devam ediyor.
RESESYON RİSKLERİ
Tahvil getirilerindeki ters hareketlik ve benzeri konulardaki piyasa yorumlarına rağmen, Dimon ABD Merkez Bankası’nın faiz oranlarının resesyona yol açıp açmayacağı kesin bir fikir paylaşmıyor. Faizlerin yükselmesi ise piyasanın en temel beklentileri arasında.
Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre FED, pandemi sebebiyle piyasaları desteklemek para politikası faizlerini Mart ayına kadar sıfıra yakın tutmuştu. Ancak 2022 boyunca aşırı yükselen enflasyonla birlikte FED de para politikasını keskin bir şekilde değiştirmek zorunda kaldı.
Tüm bunlara FED’in tahvil alım programlarını durdurmasını da ekleyen Dimon, FED’in para politikasını tarih boyunca hiç bu kadar keskin bir şekilde değiştirmediğini söyledi. Bloomberg yazarına göreyse gerçekten de bu şartlarda FED’in nasıl bir politika izleyeceğini bilmek oldukça zor.
RUSYA BAĞLANTILI KREDİ KAYIPLARI
Gündemdeki bir diğer konu ise Rusya’nın Ukrayna’yı işgali. Bu kriz ABD bankaları için öncelikli bir konuyu oluşturuyor. Zira bankalar Rusya kriziyle bağlantılı yatırımlar nedeniyle finansal piyasalardaki ticarette beklenmedik kayıplara hazırlanıyor.
JPMorgan için Rusya krizi, emtia ve türev yatırımlarını içeren ticari işletmesindeki 524 milyon dolarlık kaybın önemli bir faktörüydü. İşletmenin kredi kaybı riskleri nedeniyle 900 milyon milyon dolarlık kredi rezervlerinin 300 milyon dolar gerisinde kaldı.
Bilanço verilerine göre yüksek volatilite kârları da beraberinde getirdi. Ancak bankadan bu gelirlerin bundan sonraki süreç için gösterge niteliği taşıyıp taşımadığı veya geçici olup olmadığı konusunda bir açıklama gelmedi. Özellikle döviz işlemleri ve gelişmekte olan piyasalardaki yatırımlar JPMorgan'ın sabit gelirli ticaretten elde ettiği gelirin beklentileri aşmasına yardımcı oldu. Sabit gelir birimi son beş yılın en iyi üçüncü çeyrek performansını paylaştı. 5,7 milyar dolar gelir elde eden birim geçen yılın ilk çeyreğindeki rakamların az da olsa gerisinde kaldı.
Davies’e göre JPMorgan Şubat ayında Çin’in nikel ticareti geçici bir süre durdurmasıyla büyük bir kayba maruz kalmasaydı daha iyi bir bilanço performansı gösterebilirdi. Zira banka 524 milyon dolarlık beklenmedik kayıplarının 120 milyon dolarlık kısmını bu kriz nedeniyle verdi.
TÜKETİCİ TALEBİ NASIL ETKİLENECEK?
Dimon ve bankanın baş finans sorumlusu olan Jeremy Barnum ABD’li tüketiciler ve faiz artışından elde edilebilecek faydalar konusunda umutlu. Bununla birlikte, Davies’e göre ilk çeyrekte söz konusu beklentilere ilişkin sınırlı miktarda gösterge bulunuyordu:
“Tüketici harcama trendleri güçlü. Hem kredi hem de banka kartları hacmi son bir yılda beşte bir oranın da arttı. Ancak bu trendler dördüncü çeyreğe kıyasla düşüşe geçti (ki bu elbette tatil harcamalarını da içeriyor) ve tüketici kredisi bakiyelerini de geri itti.”
JPMorgan’ın CFO’su Barnum yine de analistlere ve yatırımcılara önümüzdeki ay bankanın net Faiz gelirleri hedefini artıracağının ipuçlarını verdi. Barnum şu anki beklentileri olan 53 milyar dolarlık faiz gelirlerinin “belki de birkaç milyon dolar” artabileceğini ancak çok kesin konuşmak istemediğini söyledi.
Davies bilanço açıklaması boyunca Dimon’ın iki şeyden emin olduğunu belirtiyor: “Net faiz geliri artacak, ancak bir noktada bazı insanlar ve işletmeler borçlarıyla mücadele edememeye başlayacak ve kredilerdeki durum daha da kötüleşecek. JPMorgan ve rakipleri için sorun, geri ödenmesi sorunlarının er ya da geç ortaya çıkacak olacaktır.”
#haber7