TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Rusya ziyareti kapsamında Dışişleri Bakanlığı Diploması Akademisi'ni ziyaret ederek öğrencilere hitap etti.
Tarihin önemli noktalarından birinden geçtiklerini belirten Kurtulmuş, Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla soğuk savaşın sona erdiğini, ardından ABD'nin tek başına domine etmeye çalıştığı küresel bir sistemin yaşandığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan BM'de tarihi çağrı: Daha neyi bekliyorsunuz?
Berlin Duvarı'nın yıkılması gibi ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin de yeni bir dönemin başlamasına işaret ettiğini dile getiren Kurtulmuş, "Bu dönemin en temel özelliği çok kutupluluk. Bundan sonra artık tek kutuplu bir dünya sisteminin geride kaldığı, hiçbir ülkenin, hiçbir gücün, hiçbir bölgenin tek başına dünyayı yönetemeyeceğini, domine edemeyeceğini biliyoruz. Bundan sonra bölgesel anlamda ve hatta küresel anlamda yeni güç denklemlerinin ortaya çıkacağını söylemek mümkündür." ifadelerini kullandı.
Gelecek dönemde ikisi de önemli bölgesel güç olarak komşu ve dostane ilişkileri bulunan Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin bundan sonraki dünya sisteminin gelişimine büyük katkılar sağlayacağını vurgulayan Kurtulmuş, "Bu çerçevede özellikle Türk ve Rus halkları arasındaki dostane ilişkilerin daha da geliştirilmesi, iki ülke arasındaki ortak projelerin geliştirilmesi hem iki ülkenin yararınadır hem de bölge barışının ve yeni dünya sisteminin şekillenmesinin önemli unsurlarından birisidir." diye konuştu.
"FİLİSTİN'DE YAŞANANLAR BİR TURNUSOL KAĞIDI MESABESİNDEDİR"
Kurtulmuş, Batı'nın Gazze'deki insanlık dışı katliamlar karşısında son derece insanlıktan uzak bir şekilde çifte standart izlediğinin altını çizerek, şöyle devam etti:
"Dünyanın başka yerinde masum insanların öldürülmesi, çocukların, kadınların hayattan koparılması savaş suçu olarak kabul edilirken, bu işlenen suçlar uluslararası sistem tarafından cezalandırılmak üzere bazı Batı ülkeleri harekete geçerken aynı şey İsrailliler tarafından, İsrail hükümeti tarafından Filistinli masum insanlara karşı işlendiğinde bunlara karşı duyarsız kalındığı, sessiz kalındığı ve bunların görmezden gelindiğine maalesef hep beraber şahit oluyoruz. Ayrıca yine şu anda küresel bir sorun olan göç meselesinin Avrupa'yı nasıl çifte standartlı bir sürece doğru ittiğini görüyoruz."
Avrupa'nın hemen her ülkesinde ırkçılığın gelişmekte olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, bunun da gelecek dönemde dünya siyasetini etkileyecek önemli meselelerden birisi olduğunu aktardı.
Filistin meselesinin sadece Filistin halkıyla ilgili bir mesele olmadığını kaydeden Kurtulmuş, "Filistin'de yaşananlar bir turnusol kağıdı mesabesindedir. İnsan onuruna karşı ne kadar hakkaniyetli, ne kadar adaletli, ne kadar uluslararası hukuka ve evrensel insan haklarına uygun olduğunu test eden önemli bir kriz alanıdır. Ülkelerin bir kısmı bütün demokratik değerlerini ayaklar altına alarak Filistin'de yaşanan bu katliama, soykırıma sessiz kalmıştır. Bu çerçevede bazıları görmezden gelmiş ama şunu da sevinerek ifade etmek isterim ki dünyanın birçok yerinde sivil halklar sokaklara çıkarak, üniversite öğrencileri özellikle genç nesiller bu meselede insani tarafta duruş sergilemiş ve insanlık cephesini tahkim etmişlerdir." açıklamasında bulundu.
"BU DÜNYA SİSTEMİNİN SÜRDÜRÜLEBİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL"
Kurtulmuş, bu temel gelişmelerin bundan sonraki süreçte dünya sisteminin yapısını ciddi bir şekilde etkileyeceğini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
"Dünyanın topyekun bir kutuplaşma süreci içerisine girdiği bölgesel sorunlar eğer çözülemezse küresel gerilimlerin ve çatışmaların nedeni haline dönebilecekleri de aşikardır. Soğuk Savaş sona erdikten sonra artık silahlanmanın sona erdirileceği, en azından azaltılacağı ümit edilirken bugün silahlanma meselesinin dünyanın en önemli sorunlarından biri haline tekrar geldiğini bir kez daha görüyoruz. Ayrıca silahlanma artık sadece konvansiyonel silahlar boyutunun çok üstüne çıkmış, hemen hemen dünyada birçok bölge için nükleer bir tehdit ortaya çıkmıştır."
Gelir dağlımı adaletsizliğinin de arttığına dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Bu şekliyle bu dünya sisteminin sürdürülebilmesi mümkün değil. Aynı şekilde dünyadaki mevcut sistem bütünüyle artık sorunları çözemez bir noktaya gelmiştir. Hiçbir uluslararası kurum ve kuruluşun kendi üzerinde küresel bir sorumluluk olarak görünen sorunların hiçbirisini çözebilme yeteneği kalmamıştır. Pandemi sırasında Dünya Sağlık Örgütünün artık hiçbir işe yaramadığını hep beraber gördük. Aynı şekilde dünyadaki kriz, kaos ve çatışmaların çözümünde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin hiçbir işe yaramadığını gördük. Ayrıca birçok diğer kuruluşların sadece birtakım tabelalardan ibaret kaldığını, kendi nitelikleri itibarıyla çözmekle görevli oldukları alanlarda yetersiz, etkisiz kaldıklarını da hep beraber müşahede ediyoruz. İçinden geçmekte olduğumuz süreçte dünya siyasetinde, dünya ekonomisinde, dünyadaki güç dengelerinde, önceki dönemlerde olduğundan çok daha kuvvetli yeni birtakım gelişmelerin yaşandığı; bunların da dünya ölçeğinde, küresel ölçekte büyük etkiler ortaya çıkardığı aşikardır. Bunlara karşı alışılmış, sıradan birtakım tekliflerle ortaya çıkmanın sorunu çözücü olmadığı da aşikardır. Onun için bütün iyi niyetli, demokrat, insan haklarına saygılı, ülkelerin egemenliğine saygı duyan bütün insanların, bütün ülkelerin bazı noktaları ana nokta olarak alıp, odak noktası olarak alıp çalışmalarını geliştirmesi gerektiği kanaatindeyim."
"DÜNYAC SİSTEMİNİN SORUN ÇÖZME YETENEĞİ BİTMİŞTİR"
TBMM Başkanı Kurtulmuş, dünyada yeni bir küresel siyasal mimariye ihtiyaç olduğunun altını çizerek, "Dünya sistemi bugünkü yapısıyla hiçbir çatışmayı ve sorunu çözebilecek bir imkana sahip değildir. Birleşmiş Milletler gerek Güvenlik Konseyinin yapısı gereği olsun gerek diğer kuruluşlarının yapısı gereği olsun sorun çözme yeteneğini bitirmiştir. Bir tek ülkenin veto ettiği bir konuda bütün dünya milletleri birleşse bile bir karar alamazsınız. Böyle bir şey olamaz. Yani 7-8 milyar insan bir tarafta olsa diğerleri başka tarafta olsalar karar almanız mümkün değildir. Başta Birleşmiş Milletlerin yapısı olmak üzere yeni bir Birleşmiş Milletlere, gerçekten savaşları, çatışmaları önleyecek, sorunları çözme kabiliyetine sahip yeni bir Birleşmiş Milletlere ihtiyaç vardır." değerlendirmesinde bulundu.
Milletlerin egemen eşitliğine ve insanların yaradılışta eşit olduğu bir sisteme gerek olduğuna işaret eden Kurtulmuş, "Zenginin fakire, Avrupalının Afrikalıya, Amerikalının Asyalıya velhasıl herhangi bir topluluğun bir diğerine üstün olduğu asla düşünülemez. İnsanların doğuştan gelen, yaradılıştan gelen eşitlik haklarının mutlaka sağlandığı bir sistemin oluşturulması gerekiyor." dedi.
Kurtulmuş, küresel yeni finansal mimariye ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, "Şu anda dünyanın küresel finans sistemine sahip olanlar istedikleri gibi bu sistemi yönetmektedir. Rusya'ya karşı yaptırılan tek taraflı yaptırımlar dolayısıyla burada iş yapan şirketlerin kazançlarını bir şekilde bankalar yoluyla transfer edebilmeleri hemen hemen imkansız hale gelmiştir. Bunun kabul edilebilir bir tarafı yok." diye konuştu.
Ülkeler arasında milli para birimleriyle ticaret yapılmasını Türkiye olarak önemsediklerini belirten Kurtulmuş, milli para birimleriyle yapılacak ticaretin dünyadaki yüksek dolarizasyonu da aşağı indireceğini söyledi.
"BARIŞ MASASININ CANLANDIRILMASI ÇAĞRISINDA BULUNUYORUZ"
Kurtulmuş, Türkiye'nin bölgesel krizleri çözmek için ilgili tarafların hepsinin razı olacağı adil barışı esas kabul ettiğini dile getirdi. Buna örnek olarak Rusya-Ukrayna arasındaki krizdeki Türkiye'nin tavrını gösterebileceğini belirten Kurtulmuş, Türkiye'nin iki ülke arasındaki savaşın, çatışmanın bir an evvel sonlandırılması, bir an evvel adil bir barışın sağlanması için elinden gelen gayreti ortaya koyduğunu kaydetti.
Dolmabahçe'de Rusya ve Ukrayna heyetlerinin buluştuğunu anımsatan Kurtulmuş, "Neredeyse son imzayı atmaya kalmıştı ama maalesef bazı ülkeler istemediği için barış masası son imzalar atılmadan sonlandırılmış oldu. Şimdi tekrar bu barış masasının canlandırılması için bir kez daha buradan çağrıda bulunuyoruz. Rusya'nın içerisinde olmadığı hiçbir barış görüşmesinin de başarıya ulaşmasının mümkün olmadığını biliyoruz." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ortak çalışmasıyla Tahıl Koridorunun açıldığını hatırlatan Kurtulmuş, aynı zamanda esir takaslarının gerçekleştirilmesiyle iki ülke arasındaki esirlerin bir şekilde ülkelerine dönmelerini temin ettiklerini söyledi.
Türkiye'nin benzer şekilde Gazze'deki tavrının da barış vizyonuyla alakalı olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Biz Orta Doğu'da kalıcı bir barışın sağlanmasından yanayız ama bu şu demek değildir. İsrail ve kölelerinden müteşekkir bir Orta Doğu'yu asla kabul etmiyoruz. Aynen Orta Doğu'da yaşayan tüm halklar gibi Filistinlilerin, diğer Arap halkların, herkesin var olma hakkı vardır. Herkes de kendi milli onuruna sahip çıkma hakkına, hürriyetine sahiptir. Bu çerçevede artık Orta Doğu'da, Filistin'de barışın sağlanabilmesi için iki devletli bir çözümden başka çözümün olmadığını çok net bir şekilde görüyoruz. Başkenti Kudüs olan, 1967 sınırlarında, bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulması, Orta Doğu barışının kalıcı bir şekilde sürdürülebilmesi için en temel hususlardan birisidir. Bu çerçevede Türkiye, bölgesel bütün meseleleri bu barış perspektifi içerisinde ele almaktadır."
Azerbaycan ile Ermenistan arasında devam eden ihtilafların çözümünde Türkiye'nin barıştan yana olduğuna işaret eden Kurtulmuş, burada özellikle Kafkas ülkelerinin kendi arasında geliştireceği bu anlayışın bölgede kalıcı barışı temin edeceğini söyledi.
Kurtulmuş, barış vizyonuna sahip olmak ve çok taraflılık ilkesinin de dış politikaya bakışta önemli iki ilke olduğunu vurguladı.
Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Bundan sonra dünyanın her bölgesinde çok taraflı ilişkilerin geliştiği bir döneme giriyoruz. Türkiye uzun yıllardır Batı ile yakın ilişkisi olan bir ülkedir. Türkiye, NATO üyesidir. Türkiye uzun yıllardır Avrupa Birliği üyeliği sürecindedir. Çeşitli çifte standartlarla Batı ülkeleri tarafından karşı karşıya kalmıştır. Türkiye'nin yüzü, ilişkileri Batı'ya dönük olmakla birlikte Türkiye, niteliği itibarıyla Doğulu bir millettir. Türkiye Doğu'ya da asla kapılarını kapatmamış, asla sırtını dönmemiştir. Bundan sonra da dönmeyecektir. Dolayısıyla bu çok taraflı ilişkileri, kendi milli doğamız gereği de bundan sonraki süreçte de sürdüreceğiz. Dünyanın farklı bölgelerindeki güç merkezleriyle ilişkilerimizi sürdüreceğiz.
Ekim ayında Kazan'da gerçekleştirilecek BRICS konferansı, bizim için de önemli bir adımdır. Türkiye, bu çerçevede BRICS'i çok kutuplu yeni dünya sisteminin önemli araçlarından birisi olarak görmektedir. Ümit ederim ki yakın bir süre içerisinde de Türkiye, BRICS üyeliğine kabul edilecektir."
Kurtulmuş, Türkiye'nin dış politikasındaki temel unsurlardan birisinin de insan haklarına saygılı, ilkeli bir dış politikayı ortaya koymak olduğunu vurguladı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, konuşmasının ardından öğrencilerin sorularını yanıtladı. Kurtulmuş, Rusya Dışişleri Bakanlığı Diploması Akademisi Rektörü Alexander Yakovenko ile bir araya gelerek çalışmaları hakkında bilgi aldı.
#ESHAHABER.COM.TR