SETA Genel Koordinatörü ve Sabah Yazarı Burhanettin Duran, ‘Kelime-i Tevhid bayrağı’ ve ‘Süper Kupa krizi’ üzerinden gerçekleştirilen provokasyonlara yönelik dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
ÖZEL VE İMAMOĞLU İŞ BÖLÜMÜ YAPTI
“Süper Kupa krizinden İran’daki terör saldırısına...” başlıklı yazısında gelişmelerin tesadüfen olmadığını kaydeden Duran, “Özel-İmamoğlu ikilisinin iş bölümü yaparak CHP'yi yeni bir stratejiye yönelttiklerini birkaç haftadır TV programlarında vurguluyorum. Kılıçdaroğlu döneminin 'helalleşme ve sağa açılma' politikasının aksine Özel, rejim tartışmasına dair sert suçlama ve polemikler üretiyor. İmamoğlu (ve hatta Yavaş) ise bu tür tartışmalara girmeden kendilerini sağ seçmene ulaşabilecek konumda tutuyorlar.” ifadesinde bulundu.
BU CEHALETLE AÇIKLANAMAZ!
Kelime-i Tevhid bayrağının hilafet bayrağı olmadığını bilmemek gibi bir cehaletin olmayacağını dile getiren Duran, CHP’nin sert kampanya ile seçime odaklandığını kaydetti. Duran, şu ifadelerde bulundu:
“Suudi Arabistan'da Süper Kupa maçının nasıl oynanacağı konusunda TFF, Fenerbahçe ve Galatasaray kulüplerinin yetkisi ve sorumluluğu açıkken Özel neden "Atatürk'ü Suudi Arabistan'da pazarlık konusu yapan, İstiklal Marşı'nı pazarlık konusu yapan baş suçlu Recep Tayyip Erdoğan" suçlamasına gidiyor? Galata'daki muhteşem yürüyüşte tevhit bayrağı açan kişiye referansla CHP milletvekili neden "rejime ve anayasaya karşı miting" olarak etiketliyor ve "Hilafet bayraklarını, IŞİD bayraklarını Türkiye gördü" iddiasında bulunuyor. Şiddet uygulayan (yumruk atan) gence sahip çıkarak AK Parti'nin "hilafet isteyen, rejim değişsin isteyen bir siyaset" yaptığı suçlamasında bulunuyor? Ve neden Özel, bazı CHP milletvekilleri ve CHP destekçisi medya futboldan yargıya kadar uzanan tekil olayları anayasal düzenin/rejimin tehlikede olduğu şeklindeki genel bir söyleme çeviriyor? Neden CHP çevreleri yoğun bir tarikat-cemaat suçlamasına girişti? Bu sert kampanya cehalet (tevhid bayrağını bilmemek) ile açıklanamaz. CHP bilinçli bir şekilde cehalet, yalan ve radikalleştirme unsurlarını da içerecek şekilde bir kampanya yürütüyor. Zafer Partisi gibi partiler de buna göç konusu üzerinden malzeme taşıyor.”
CHP, KÖTÜ PERFORMANSIN DEĞİL İDEOLOJİK KUTUPLAŞMANIN KONUŞULMASINI İSTİYOR
Yerel seçimlerde belediyeleri elde tutabilmek için rejimin tehlikede olduğu yönünde kampanya yürütüldüğünü ifade eden Duran, DEM Parti ile yapılacak işbirliğine karşılık CHP’nin sağ-milliyetçi seküler seçmeni 'saldırı kampanyası' ile kendine çekmeye çalıştığına dikkat çekti.
CHP’nin ideolojik kampanyasının ters tepeceğini belirten Duran şöyle yazdı:
“Mart 2024 yerel seçimleri için DEM ile şeffaf işbirliğine mahkûm olan CHP, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerini elinde tutabilmek için karşı saldırı kampanyası örgütlüyor. Bunu da eski "laiklik, demokrasi ve cumhuriyet tehlikede" söylemi ile yapıyor. Bu tercihin bence üç sebebi var.
1- İyi Parti ve diğer sağ partilerle ittifakını/işbirliğini kaybeden CHP, milliyetçilik ve laiklik üzerinden sağ-milliyetçi seküler seçmeni kendine çekmeye çalışıyor.
2- Cumhur İttifakı'nın CHP'ye DEM ile işbirliği yüzünden getireceği milliyetçi eleştirileri karşılamak için ideolojik tahkimat yapıyor. Bunun için futbolu bir muhalefet alanına çevirmekten çekinmiyor. Aşırı sağın seküler ırkçılığına ve Arap düşmanlığına destek verdiğini umursamıyor.
3- İktidara yeni bir otoriterlik ve İslamcılık suçlaması yaparak yerel seçimleri genel seçim havasına sokuyor.
Böylece CHP belediyelerinin kötü performansının değil ideolojik kutuplaşmanın konuşulmasını istiyor. Bu kampanyanın ülkedeki barış ortamına verdiği zarar bir yana CHP'ye yerel seçimlerde fayda sağlamayacağını düşünüyorum. Bu ideolojik kampanya iktidara yeni ve daha etkili söylem/politika imkânları getirir.”