Geçtiğimiz gün Rusya'dan gelen enteresan bir haber şaşkınlığa neden olmuştu. Rus haber ajansı TASS, Türkiye ile Rusya arasında S-400 sistemiyle ilgili yeni bir anlaşma imzalandığını duyurmuştu. Ancak Savunma Sanayii Başkanlığı, yeni bir gelişme olmadığını aktarmıştı.
Kanal7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 Yazarı Mehmet Acet, Moskova'dan gelen bu haberin sebebini araştırdı, Ankara'da yetkililerle görüştü. Buna göre yetkililer, Rusya'nın, "Türkiye bizimle beraber" algısı oluşturmak istediğine işaret etti. Acet'in; "Rusların S-400 balonu: Peki neden böyle bir şey yaptılar? Ankara'da kaynaklar neler söylüyor?" başlıklı yazısı şöyle:
Ankara, geçen Salı gününün sabahına Moskova’dan gelen enteresan bir haberle uyandı.
Rus haber ajansı TASS, Türkiye ile Rusya arasında, S-400 sistemiyle ilgili yeni bir anlaşma imzalandığını duyurdu.
TASS’ın haber kaynağı ise, Rusya Federal Askeri-Teknik İşbirliği Servisi Direktörü Dmitri Şugayev idi.
Habere göre Şugayev, konula ilgili detaylı bilgiler de veriyor, Türkiye ile imzalanan sözleşmenin, S-400 hava savunma sistemi bileşenlerinin bir kısmının Türkiye’de yerli olarak üretilmesini de içerdiğini söylüyordu.
Rus yetkilinin açıklamasının zamanlaması da dikkat çekiciydi.
Rus haber ajansındaki haber, Ankara’dan Washington’a Türkiye ile ABD arasında F-16 tedariki için müzakereler yapmak üzere bir heyetin gittiği haberinin duyurulmasıyla neredeyse eş zamanlı olarak servis edildi.
EKONOMİ PİYASALARINDAKİ GERİLİM, SSB AÇIKLAMASIYLA YATIŞTI
Ankara bir süre sessiz kaldı.
ABD basını: Türkiye Batı'ya diplomasi dersi verdi
Moskova’dan gelen açıklamaya, resmi makamlardan önce ekonomi piyasaları tepki verdi.
Son günlerde, Türkiye’ye döviz girişinin artmasıyla 900’ler seviyesinden geri dönüp, 650 seviyelerine gerileyen CDS puanı (Ülke risk pirimi) bir anda 725 puana yükseldi.
Piyasalardaki gerilim, öğleden sonra, Savunma Sanayii Başkanlığı’ndan gelen, "Yeni bir gelişme söz konusu değil. İlk gün yapılan anlaşmaya göre süreç devam etmektedir" açıklamasıyla yatıştı.
NE OLDU DA BÖYLE BİRŞEY OLDU?
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı’nın bu açıklamasıyla konu şimdilik kapanmış görünüyor.
Ancak, “Ne oldu da böyle bir şey oldu” sorusuna cevap bulmak için biraz daha detaya ihtiyaç var.
Dün bu yazıya başlamadan önce ilgili kaynaklarla, Rusya’dan gelen bu haberle ilgili görüşmeler yaptım.
Yetkili bir isim, S-400 sürecini özetleyip, şu değerlendirmeyi yaptı:
“İki sistem için zaten sözleşme imzalanmıştı. Onlardan ilki hazır alım olarak geldi. Diğeriyle ilgili müzakereler sürüyor. Nasıl bir şey olacak? Ne kadarı yerli üretim olacak? Teknoloji transferi olacak mı? Vs. Bu konularla ilgili yeni imzalanan hiçbir şey yok.
Bu haber, tamamen dezenformasyon.”
“AMAÇ TÜRKİYE BİZİMLE BERABER ALGISI ÜRETMEK”
Yetkililer, Amerika’da F-16 görüşmelerinin yapılması ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ukrayna’ya gidecek olmasını, böyle bir haberin zamanlamasıyla ilişkilendiren sözler sarf ediyor.
“Değilse, geçmişte olan sözleşmeyi yeniymiş gibi açıklamanın bir açıklaması olamaz” deniyor.
S-400’lerin ikinci partisiyle ilgili, “Müzakerelerin sürdüğü” bilgisi tekrarlandıktan sonra, “Ne zaman bir uzlaşma olur? İkinci sistem ne zaman gelir? Belli değil. Bunlar biraz da teknik konular” değerlendirmesi yapılıyor.
Şöyle bir yorum da yapılıyor:
“Aslında Türkiye bizimle beraber” algısı üretmek istediler.”
S-400 SÜRECİNİN KISA ÖZETİ
S-400 sisteminin tercih edilmesindeki faktörler, hem Türkiye’de, hem de Uluslararası gündemde 5 senedir tartışılıyor.
İşin özeti şu:
Ankara, hava savunma sistemi konusunda teknoloji transferi, ortak üretim gibi talepler karşılanmadığı için, ABD’den hava savunma sistemi satın almak yerine, aynı zamanda alanının en iyisi olduğu için, hem de daha ucuz olduğu için S-400 sistemine yöneldi.
Bu kararın alınmasında elbette konjonktürün de etkisi vardı.
2016 ve sonrasında 15 Temmuz darbe girişimi ve Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG oluşumuna inadına verilen destekler, Ankara’da ABD’ye karşı büyük bir öfkeyi beraberinde getirdi.
Yıllarca, “Bu nasıl müttefiklik sorusu” soruldu.
Ama ABD bildiğini okumaya devam etti.
Yetmedi, suni bir tehdit algısı ürettikten sonra, haksız gerekçeler üzerinden CAATSA yaptırımlarını devreye sokarak bu karardan ötürü Ankara’yı bir kere daha cezalandırdı.
Eş zamanlı olarak Türkiye, parasını ödediği halde, F-35 programından da çıkarıldı.
Hem S-400 meselesinde, hem de Türk/Amerikan ve Türk/Rus ilişkilerinde yaşanan gelişmelerin nasıl bir zeminde ilerlediğini takip etmek adına, bu bilgileri her daim akılda tutmakta fayda var.
Bu son hadisede görüldüğü gibi, ipin ucunu bazen ABD, bazen de Rusya kaçırıyor.
O nedenle, Ankara ve Türkiye’nin geleceği bakımından, her iki ilişki biçiminin de güven ilişkisinden ziyade, pragmatist ve menfaatlere dayalı olması gerektiği de unutmamalı.