Prof. Dr. Akkartal, “Napolyon bile ‘Dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu’ demişti. Türkiye, doğu ile batıyı karadan, kuzey ile güneyi denizden birbirine bağlayan bir geçiş noktasında. Ticaret savaşları, pandemi, Rusya-Ukrayna savaşı ve deprem felaketiyle tedarik zincirlerinin yapısı çok değişti. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşı sırasında tahıl koridoru açısından Türkiye çok önemli bir misyon edindi” ifadelerini kullandı.
LOJİSTİKTE PANDEMİNİN YARALARI SARILIYOR
Lojistikte demiryollarının öneminin artmaya başladığını vurgulayan Prof. Dr. Akkartal, “Eskiden sadece devlet demiryolları vagon imkânı sunarken, artık şirketler de vagon almaya başladı. Bu durum, uluslarası faaliyet gösteren Türk şirketlerinden kaynaklı gelirin Gayrisafi Millî Hasıla’ya (GSMH) dâhil edilmesi anlamına geliyor. Önceden çok uluslu Türk şirketleri yurt dışındaki demiryolu şirketleri ile taşıma yapıyordu ancak şimdi yurt içinde de çok uluslu Türk şirketleri vagonlar almaya başlayınca milli gelir yurt içine kalmaya başladı. Önemli bir gösterge olan Uzakdoğu Navlun Endeksi 5 bin 500’lere kadar çıkmıştı. Şubat ayında 500’leri görerek korkunç bir düşüşe imza atmıştı. Şu an tekrar bin 470’lere gelerek pandemi öncesindeki seviyelerine döndü. Kısacası pandeminin yaralarının sarılması; lojistikte daha geniş tabiriyle tedarik ve değer zincirindeki taşımacılığın önemi daha fazla anlaşılmaya ve altyapısı daha hızlı gelişmeye başladı” şeklinde konuştu.
“LOJİSTİKTE DEĞER KAZANAN BİR DİĞER ÖNEMLİ KONU; ‘CİNSİYET EŞİTLİĞİ’”
Prof. Dr. Akkartal, “Bugün internete ‘geleceğin 10 mesleği’ yazdığınızda 6’ncı ya da 7’nci sırada lojistik geliyor. Türkiye’de dijitalleşme ile e-ticaret hızının ve son nokta tesliminin öneminin artması, gençlerin ilgisinin bu alana daha fazla çekilmesini sağladı. Günümüzde kendi şirketinizi en rahat kurabileceğiniz endüstrilerin başında lojistik geliyor. Teknolojinin de en çok katkıda bulunduğu sektörlerin başını lojistik sektörü daha geniş anlamda tedarik zinciri yönetimi çekiyor. Gençler, internete baktıkça bu sektöre daha fazla ilgi gösteriyor. ‘Cinsiyet eşitliği’ lojistikte değer kazanan bir diğer önemli konuyu oluşturuyor. Woman in logistics (WİLAT) adındaki örgütün Türkiye’deki faaliyetleri dolayısıyla kadınların bu sektöre Türkiye’de ve hatta dünyada katılımının artması sektörde çarpan etkisi yaratmaya başladı” dedi.
“STAJ FAALİYETİNİN MUTLAKA ZORUNLU HALE GELMESİ LAZIM”
Tedarik zinciri dünyaya yayılıp küreselleştiği için ülkelerin de küreselleşmek zorunda kaldığını belirten Prof. Dr. Akkartal, sektöre meraklı öğrenciler için şu bilgileri paylaştı:
“Hem şirketler hem ülkeler küreselleşince sadece Türkçe değil başka dillere de ihtiyacınız olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Dolayısıyla sadece tek bir dille yetinmek günümüzde mümkün gözükmüyor. Lojistik ile ilgilenen gençler en az bir yabancı dil bilmeli, Türkiye’nin ihracatını ve ticaretini en fazla gerçekleştirdiği yerleri araştırmalı. O yerlerin dilini ikinci dil olarak seçerlerse lojistik sektörü için uygun adım atmış olurlar. Türkiye Avrupa’ya yaptığı ihracatının yüzde 60’ını Almanya’ya yapıyor. Bu şekilde baktığımızda da Almancanın ikinci bir dil olarak öğrenilmesinin çok avantajlı olduğunu söyleyebiliriz. Bazı üniversitelerde lojistik yönetimi bölümlerinde staj zorunluluğu yok. Staj faaliyetinin mutlaka zorunlu hale gelmesi lazım; okulda zorunlu değilse bile öğrencilerin gönüllü staj yapmaları gerekiyor.”
“TÜRKİYE, 25 MİLYON TON TAHILIN 67 ÜLKEYE YAYILMASINA ARACILIK EDİYOR”
Prof. Dr. Akkartal, “Özellikle Rusya-Ukrayna savaşı sırasında tahıl koridoru açısından Türkiye çok önemli bir misyon edinerek an itibariyle 25 milyon ton tahılın Ukrayna ve Rusya limanlarından, dünyanın 67 ülkesine yayılmasına aracılık ediyor. Klasikleşen ülkemizin stratejik konumu söylemlerinden gerçeğe dönecek olursak; gençlerimiz ve lojistik sektörünü seçecek kişiler bu açıdan baktığında ‘yaşadığın ülkenin coğrafyası, kişilerin kaderidir’ söyleminin bizim avantajımıza nasıl evrildiğini görecek” dedi.
“BİR COĞRAFYA ÜLKENİN KADERİYSE TÜRKİYE BUNU AVANTAJA ÇEVİRECEK”
Türkiye’nin stratejik konumunun lojistik anlamda da çok şey ifade ettiğinin altını çizen Prof. Dr. Akkartal, şöyle konuştu:
“Son zamanlarda gördüğümüz Rusya-Çin yakınlaşması ile ticaretin ve lojistiğin Asya pasifik bölgesine kayacağını hatta yavaş yavaş kaydığını görüyoruz. Bu doğrultuda Avrupa’dan Asya pasifik ülkelerine doğru tersine bir akış olacaksa Türkiye’nin yine çok önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Özellikle Çin’in kuşak-yol projesini tekrar canlandırmaya çalışması ve Türkiye’nin bu projede orta koridordaki öneminin artmasıyla; ticaret nereden nereye evrilirse evrilsin; ülkemizin lojistik faaliyetleri, tedarik zincirinin merkezi rolünde olması gerçeği değişmeyecek. Böyle bir noktadayken, tüm gençlerimize bu konuda aksiyon almalarını tavsiye ediyorum. Bir coğrafya ülkenin kaderiyse Türkiye her yüzyılda ve gerek pandemi gerek savaş gerek doğal afet gibi her konjonktürde bunu mutlaka avantaja çevirecektir.”