Haber7 Özel
Bundan otuz yıl önce bağımsızlığına yeni kavuşan Ukrayna, kısaca dünyanın üçüncü büyük nükleer gücüydü.
1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla Moskova tarafından Ukrayna topraklarında binlerce nükleer silah geride bırakılmıştı.
Karşılığında ABD, İngiltere ve Rusya, Budapeşte Muhtırası olarak bilinen 1994 tarihli bir anlaşmada Ukrayna'nın güvenliğini garanti edeceklerdi.
5 BİNE YAKIN NÜKLEER SİLAH MOSKOVA'YA DEVREDİLDİ
Nükleer silahların azaltımı süreciyle başlayan görüşmelerde Kiev Hükümeti, 1.900 adet stratejik ve 2.650 ila 4.200 arasında tahmin edilen sayıda taktik nükleer silah silahları “güven koşuluyla” Moskova’ya devretti.
Ukrayna’nın sahip olduğu nükleer silah sayısının günümüzde Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan, İsrail gibi ülkelerin toplamından katbekat fazlaydı.
Gözler Rusya'nın ele geçirdiği Çernobil'de... "Avrupa için en büyük tehditlerden biri"
Fransa'dan Putin'e nükleer mesaj!
HİROŞİMA'YA ATILAN BOMBADAN DAHA GÜÇLÜ
Askeri üslerindeki yeraltı silolarında, her biri Hiroşima'yı yerle bir eden bombadan çok daha güçlü olan 10 termonükleer savaş başlığı taşıyan uzu menzilli füzeler bulunuyordu.
Diplomatlar ve barış aktivistleri, Ukrayna'nın bu hamlesini, dünyaya örnek bir davranış olarak gösteriyordu.
Ancak tarih, nükleer silahlardan arınmanın, ülke hükümeti ve ordusu arasındaki iç çatışmalar, geri dönüşler ve anlaşmazlıklarla sarsılan kaotik bir karışıklık olduğunu gösteriyor.
Çünkü o dönemde, Rus saldırganlığını caydırmanın tek güvenilir yolu Ukrayna'nın atom bombalarını barındırması olarak görülüyordu.
KİEV'İN BÜYÜK PİŞMANLIĞI
Bugün Ukrayna'nın bomba yapmak için gerekli malzemeleri üretmenin veya temin etmenin herhangi bir yolu yok. Öyle olsa bile, Rus birlikleri ülkeyi kuşatmış haldeyken bu mümkün gözükmüyor.
Ukrayna eski Savunma Bakanı Andriy Zahorodniuk, "Yeteneklerimizi (nükleer silahlarımızı) boş yere onlara verdik" sözleriyle, durumu özetliyor adeta.
Ukrayna Parlamentosu'na seçilen eski bir nükleer üs komutanı olan Vladimir Tolubko, Kiev'in atom gücünden asla vazgeçmemesi gerektiğini savunuyordu.
Nisan 1992'de mecliste, Ukrayna'nın kendisini nükleer olmayan devlet ilan etmesinin 'romantik ve erken' bir davranış olduğunu söyledi.
Yine 1993 yazında, Chicago Üniversitesi'nden John J. Mearsheimer, Ukrayna'da 'barışı korumak' için nükleer cephaneliğin zorunlu olduğunu, caydırıcılığın, Ukrayna ile kötü bir geçmişi olan Rusya'nın işgalini engelleyecek bir unsur olduğunu savunuyordu.
Nükleer silahları teslim eden Ukrayna, güvenlik garantisi istedi. 1994'te Moskova'da yapılan toplantıya Rusya, Ukrayna, İngiltere ve ABD katıldı, burada anlaşma imzalandı.
Budapeşte Anlaşması'na göre, hiçbir ülke Ukrayna'ya karşı güç veya tehdit kullanamayacak, egemenliğine saygı duyacak. Anlaşmada ayrıca, imzacıların Ukrayna'ya yardım için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde derhal harekete geçeceği sözü de verildi.
Ancak Rusya Devlet Başkanı Putin, 'ben imzalamadım' diyerek bu anlaşmayı reddediyor, geçersiz addediyor.
Mart 2014'te Rusya tehlikesini sezen eski Ukrayna Dışişleri Bakanı Vladimir Ohrizko, ülkesinin artık nükleer statüsünü yeniden kurmak için ahlaki ve yasal hakka sahip olduğunu savundu.
Temmuz 2014'te aşırı milliyetçi bir meclis bloğu, cephaneliğin yeniden kazanılması için bir yasa tasarısı sundu. O yıl yapılan bir anket, halkın yüzde 50'sinin nükleer silahlanmaya onay verdiğini gösterdi.
KAYNAK : Haber7