Haber7 / Abdurrahman Koç
Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde Madrid'deki 4'lü zirveden diplomatik zaferle ayrılmasının yankıları devam ediyor.
Uzmanlar, Türkiye'nin "terör örgütlerine yönelik" hassasiyetlerini sadece İsveç ve Finlandiya'ya değil, tüm Batı'ya gösterdiğini söylüyor. Batı'nın Türkiye'nin jeopolitik konumunu yeniden keşfettiğini aktaran uzmanlar, "Türkiye'nin bu eleştirilere kulak asmayacağı ve güvenliği için harekete geçmekten çekinmeyeceğini de göstermiş oldu" ifadelerini kullanıyor.
Financial Times: Erdoğan çileden çıkaran ama vazgeçilmez bir müttefik
Haber7 olarak, NATO muhtırası ve Türkiye'nin yeni dönemdeki konumu hakkında Uludağ Üniversitesi Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, Gazeteci Yazar Bercan Tutar ve Siyaset Bilimci Prof. Dr. Mehmet Şahin'e sorduk.
PİRİNÇÇİ: BATI, TÜRKİYE'YE ESKİ GÖZLE BAKAMAYACAK
"NATO'nun Madrid zirvesini ayrı yere koyuyorum, İsveç ve Finlandiya blokajını ayrı yere koyuyorum" diyen Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, "Çünkü İsveç ve Finlandiya'ya karşı Türkiye'nin ortaya koymuş olduğu çekince ve blokaj, Türkiye'nin doğrudan doğruya kendi güvenlik kaygılarıyla ilgili. Türkiye şunu söyledi; benim güvenlik endişelerimi dikkate almazsanız NATO'ya üye olamazsınız. Aslında bu mesaj sadece İsveç ve Finlandiya değil bütün NATO üyelerine yönelikti. Çünkü Türkiye, kendi güvenlik hassasiyetlerini dikkate almayan diğer devletlere nasıl davranacağını gösterdi bir şekilde. İkincisi bu İsveç ve Finlandiya'nın muhtırayı kabul etmesi çok önemli bir başarı net bir şekilde. Bunun tartışılmasını doğru bulmuyorum. Daha önce İsveç ve Finlandiya'nın böyle bir şey yapması tahmin bile edilemezdi. Bu iki ülkenin muhtıraya uyup uymayacağı zaman gösterecek, Türkiye'nin de veto kartları her zaman için elinde de olacak. Bu açıdan başarı" değerlendirmesinde bulundu.
Pirinççi, NATO ve Batı'nın Türkiye'ye karşı eleştirel gözle baktığını, ancak bu eleştiriyi eskisi kadar açık yapamayacağını aktardı. "Türkiye'nin jeopolitik konumu yeniden keşfedildi" diyen Pirinççi, Türkiye'nin bu eleştirilere kulak asmayacağını ve güvenliği için harekete geçmekten çekinmeyeceğini göstermiş olduğunu ifade etti. Pirinççi, "Şu gerçek ortaya çıktı, Türkiye, sahip olduğu coğrafi konumla ve kendine özgü uyguladığı politikalarla çok önemli bir NATO ülkesi" diye konuştu.
"TÜRKİYE, KENDİ RAYINDA BİR POLİTİKA UYGULAYAN BİR AKTÖR OLDUĞUNU GÖSTERDİ"
Türkiye'nin Ukrayna krizinde görüldüğü gibi tarafları bir araya getirebilen, sorunları çözebilen bir aktör konumunda olduğunu belirten Pirinççi, "Türkiye'nin buradaki özgünlüğü, uluslararası ilişkilerde peşine takılma diye tabir ettiğimiz, yeri geldiğinde kendi ulusal çıkarlarını daha fazla gözeten ve kendi rayında politika uygulayan bir aktör olduğunu gösterdi" diye konuştu.
"AVRUPA, TÜRKİYE'NİN BU TAVRINI HER ZAMAN HATIRLAYACAK"
"İsveç ve Finlandiya örneğinde görüldüğü gibi bundan sonra PKK terör örgütünün hareket alanı daraldı. Avrupa'da da daralacak. Bu daraldıkça da terör örgütünün diğer alanlarına da yansıyacak" diyen Pirinççi, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla Avrupa ülkeleri bundan sonra politika uygularken, Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'ya uygulamış olduğu politikayı her zaman hafızalarında tutacaklar. Uluslararası ilişkiler çok yönlü çok boyutlu. Şu an İsveç ve Finlandiya üzerinden konuşuyoruz ama Türkiye'nin bu terör örgütüne destek veren ülkelerle bir sürü ilişkileri var. Bu yüzden, terör örgütüne kayıtsız şartsız destek vermenin bir bedeli olduğu her zaman için zihinlerinde bir yerde olacak"
"Türkiye'nin NATO zirvesi ve sonrasındaki politikalara baktığımızda dış politikadaki özgüveni daha kararlı hale geliyor" diyen Pirinççi, "Bundan sonraki süreçte de Türkiye'nin içine kapanık bir ülke olmasını beklemek ya da enerjisini sadece teröre veya Yunanistan'a harcamasını beklemek hayalcilik olur. Türkiye'nin gerek NATO, gerek NATO dışında kurmuş olduğu angajmanlarla, ilişkilerle, bölgeselden küresele doğru giden, istikrarı muhafaza edici bir aktör olduğunu söyleyebilirim" değerlendirmesinde bulundu.
"İSVEÇ VE FİNLANDİYA, ERDOĞAN'IN KIRMIZI ÇİZGİLERİNİ İLK KEZ KABUL ETTİ"
NATO'nun ilk kez FETÖ ile terörle mücadeleden bahsettiğini aktaran gazeteci Bercan Tutar, "İsveç ve Finlandiya, Erdoğan'ın kırmızı çizgilerini ilk kez kabul etti" diye konuştu. Tutar, sadece bu iki ülkenin değil, NATO üyesi 30 ülkenin de bu kırmızı çizgilere hassasiyetle uyacağı anlamına geldiğini belirtti.
"İLK KEZ ELİMİZ GÜÇLENDİ"
"166 yıl sonra ilk kez Türkiye Batı karşısında kendisi talep eden konuma yükseldi" diyen Tutar, şöyle devam etti:
"Muhalefetimizdeki Erdoğan düşmanlığı, bu diplomatik zaferi görmemizi engellememeli. Kimileri Moskova'dan bakarak "Türkiye Asya'daki müttefiklerini sattı" diyor. Bu gerçek değil. Bizim siyasi geleneğimize baktığımızda biz zaten Avrupa siyasi sistemi içerisinde olmaya çalışan bir ülkeyiz. Tabi burada elimiz hep zayıftı, ilk kez güçlü konuma yükselmiş durumdayız. Biz aynı zamanda Asya açılımımızı da devam ettiriyoruz, Rusya ile Hindistan ile, İran veya Afrika ülkeleriyle..."
"PKK ESKİSİ GİBİ DESTEK ALAMAYACAK"
"Avrupa ülkelerinin terör örgütü bağlantılarını yok etmeye çalışıyoruz" diyen Tutar, şunları aktardı:
"Avrupa eskisi gibi terör örgütü YPG/PKK'yı destekleme kolaycılığına devam edemeyecek. Türkiye'ye verdikleri sözü tutmazsa Türkiye üyeliği kabul etmez. Üye olduktan sonra sözlerini tutmazlarsa Türkiye'nin şu anda alternatifleri artmış durumda. Batı sistemi Türkiye'yi elinden kaçırmak istemiyor çünkü küresel iki dünyanın savaşı söz konusu.
Örgütler üzerinden küresel güç mücadelesi devri kapanıyor artık. Ülkeler doğrudan karşı karşıya geliyor. Büyük güçlerin güç mücadelesi dönemine giriyoruz. Bu dönemde de örgütlere, küçük organizasyonlara yer kalmıyor. Yeni dönemde PKK gibi terör örgütleri kullanıldıklarını görecekler. Zaten onlardaki psikolojik hayal kırıklığı şimdiden ortaya çıkmış durumda. Türkiye'in Suriye operasyonu öncesinde de zaten terörist elebaşlarının Batı'ya yalvaran açıklamaları var bizi niye korumuyorsunuz diye. Bundan sonraki aşamada YPG olsun, FETÖ olsun, DHKP-C olsun bunlarla başarı sağlayacaklarına inanmıyorum. Yine terör örgütüne destek vermeye örtülü bir şekilde devam edeceklerdir. Ama Türkiye bu örtülü faaliyetleri engelleyebilecek donanımda ve güçte artık. Bundan sonra PKK'ya, FETÖ'ye bel bağlayanlar istediklerini bulamayacaklar. Bu terör örgütleri de güvendikleri dağlara kar yağdığını görmenin hayal kırıklığı içerisindeler"
ŞAHİN: SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE TÜRKİYE'NİN STRATEJİK ÖNEMİNİ TEKRAR ÖN PLANA ÇIKARDI
Türkiye'nin Madrid zirvesindeki konumunu iki açıdan değerlendiren Prof. Dr. Mehmet Şahin, "Türkiye'nin "teröre destek vermeyi bırakacaksınız, savunma sanayi yaptırımlarını kaldıracaksınız" isteği vardı. Şimdi gerçekleşti. İkinci bir soru akla geliyor, bu sözlerine uyacaklar mı? Türkiye elindeki kozları kaybetmiş değil. Bazı ülkeler geçmiş dönemdeki gibi uymazlarsa, Türkiye bunu Meclis'e de getirmeyebilir, Meclis de onaylamayabilir. Türkiye, üyelik sözleşmeleriniz başlayabilir dedi, üyesiniz demedi" diye konuştu.
"Türkiye'ye yönelik uzun süredir suçlama vardı, "NATO'nun sorunlu üyesisiniz, ekseniniz kayıyor" tartışmaları vardı" diyen Şahin, şöyle devam etti:
"Türkiye burada bir mesaj daha verdi, "Ben NATO politikasına engel olan bir ülke değilim. Benim hassasiyetim var. Terörle mücadelem var. Müttefik olmak isteyen ülkelerin bu hassasiyetime saygı göstermesi gerekiyor" diyor.
Türkiye'nin ABD'den kurtulup Rusya'nın güdümüne girme gibi bir amacı yok. Ama bu son yaşanan özellikle Ukrayna çerçevesi üzerinden, biliyorsunuz NATO Rusya karşıtlığı üzerine kuruldu ve genişledi. Fakat son 2008 Gürcistan'daki müdahale, Kırım'ın ilhakı ve Ukrayna'nın işgal edilmesiyle, Avrupa üzerinde Rusya tehdidi kendini tekrar hissettirdi. Konu Rusya olduğu zaman NATO farklı davranıyor. Onun için Rusya ile girilen süreç, Soğuk Savaş döneminde Türkiye'nin stratejik önemini tekrar ön plana çıkardı. Asıl olan bu"
KAYNAK : Haber7