İsrail'in Batılı ülkelerin desteğiyle Gazze'de gerçekleştirdiği soykırım saldırıları 38'inci gününde de devam ederken, gözü dönmüş barbarlığın ruh köküne dair analizlere her gün bir yenisi ekleniyor.
Yazar Hüseyin Besli, Akşam gazetesindeki yazısında 2'inci Vatikan Konsilinden günümüze uzanan ve İsrail Başbakanı Netanyahu'nun sıklıkla alıntı yaptığı Tevrat'taki kehanetler arasındaki bağı yorumladı.
Besli'in “Yahudiler bizim şahitlerimizdir” başlıklı yazısında şu satırlar yer aldı:
7 Ekim'den bu yana, bu sütunda, geçmişte, Beyaz Hıristiyan Batı'nın Yahudilere uyguladığı göçlerden ve zulümlerden de bahsettik.
Peki ne oldu da, üçyüz yıldan beri, güya, insani değerler sistemi inşa etmeye çalışan Batılılar, taammüden cinayet işleyen, siyonist, faşist, sapık İsrail'in ardında tesbih tanesi gibi dizildiler?
Malumunuz büyük kırılma Hitler'in uyguladığı soykırımdan sonra meydana geldi.
Sanki, Holokost'la beraber, sadece Almanya ve Hitler değil, bütünüyle Beyaz Hıristiyan Batı suçüstü yakalanmış oldu.
Bu suçüstü hali. Hem toplumlar nezdinde, hem yönetimler katında büyük bir travmaya neden oldu.
Bir taraftan da, Filistin'de bir devlet kurulması pahasına milyonlarca kardeşlerinin katledilmesine göz yuman siyonist Yahudiler, Holokost'u bir silah gibi kullandılar, bir zırh gibi giyindiler, bütün dünyada 'acı çeken insan' olarak antisemitizmi yerleştirdiler.
Nihayet Batı, 1962-65 yılları arasında toplanan II. Vatikan Konsilinde Yahudileri kardeş ilan etti.
Dünkü; şeytan, necis Yahudi bu konsilden sonra pür-i pak hale geldi.
Önce, 19 Kasım 1963 yılında 'Hıristiyan Birliği Üzerine' adlı bir rapor sunuldu konsile. Bu raporu Hıristiyanlarla Yahudilerin ilişkilerini tanzim ediyor; Yahudileri Hıristiyanlığın şahitleri olarak tanımlıyordu. Yahudiler Hz. İsa'nın peygamberliğinin ve onun dininin şahitleri olarak kıymetliydi, korunmalıydı.
Arap ve Asya piskoposları bu rapora, İsrail-Arap savaşında taraf tutmuş oluruz diye itiraz ederler. Bunun üzerine uzun tartışmalardan sonra, Müslümanlar, Hindular ve Budistler de işin içine katılarak 28 Ekim 1965 tarihinde 'Hıristiyanlıkla Başka Dinlerle İlişkiler Deklarasyonu' kabul edilir.
Rapor güya çeşitlenmiş olur, fakat asıl Yahudilerle ilişkileri tanzim etmek üzere yola çıkıldığı için, diğer hususlar kadük kalır.
Böylece Hıristiyan-Yahudi kardeşliği başlamış olur ve Tevrat İncil'in bir parçası olarak kabul edilir. (Eski Ahit – Yeni Ahit)
Şimdi; umulur ki, görünen de odur ki; kurumsal olarak başlayan Hıristiyan-Yahudi işbirliği, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana uyguladığı vahşet, katliam, soykırım nedeniyle çatırdamaya başlayacaktır.
Belki de Netanyahu'nun sık sık başvurduğu Tevrat'taki 80 yıl kehaneti gerçekleşecektir.
Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler...