14 Mayıs seçimlerine 4 gün kala emekli büyükelçi ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun dış politika başdanışmanı Ünal Çeviköz, İsviçre'nin Almanca yayın yapan Neue Zürcher Zeitung gazetesine verdiği röportajda 'vatana ihanet sayılabilecek' derecede sözler kullandı.
Ankara’nın Kıbrıs politikasına karşı olan Çeviköz'ün Türkiye'yi çökertmeyle eş değer Batı yanlısı mesajları şaşkına çevirdi.
CHP’li Çeviköz’ün "Türkiye’nin Kıbrıs’tan çekilmesi" üzerine söylemini HABER7’ye değerlendiren Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Önder Aksakal ve KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı Prof. Dr. Ata Atun sert tepkilerde bulundu.
AKSAKAL: KABUL ETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL
Aksakal'ın açıklamaları şöyle:
"Bu sadece Ünal Çeviköz’ün değil aynı zamanda altılı masanın ortak hedefi. Onların ortak mutabakat metninde de Kıbrıs için iki toplumlu çözüm öneriliyor. Bu başta Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıs Türk halkına olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti devletine büyük bir ihanet ifadesidir. Çünkü Kıbrıs bizim için sadece bir toprak parçası değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güney bölgesindeki güvenliğinin en önemli noktalarından bir tanesidir. Kaldı ki Kıbrıs’ta iki toplum diye bir yapı artık yoktur. 1983’ten bu güne kadar hesapladığınızda yaklaşık 40 yıllık bir devlet var orada. Artık Kıbrıs’ta bir toplumdan söz etmek tamamen emperyalist bir ağızdır. Bu uluslararası emperyalizmin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini ortaya kaldırmaya çalışan sistemin sözcülüğünü yapmaktır. Bu da tabii ki kabul etmemiz mümkün olmadığı gibi şiddetle de kınıyorum bu tip bir açıklamayı.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki bütün hak ve menfaatlerinin ortadan kaldırılmasına yönelik bir girişimin Türkiye’deki ağzı pozisyonunda demek ki bu şahıs. Zaten kendisine uluslararası camiada Türkiye’nin büyükelçisi midir? ABD’nin büyükelçisi midir? Diye sorulan eski büyükelçilerden bir tanesidir bu arkadaş."
"BU ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE MUTLAKA YENİDEN TARTIŞILACAK"
- Kılıçdaroğlu’nun vize serbestisi vaadiyle birleştirilebilir mi?
"Ortak mutabakat metinlerinde bu konu dile getirildiği için sizin AB ülkelerinden vize muafiyeti alabilmeniz için Güney Kıbrıs’taki yönetimi tanıyor olmanız gerekiyor. Çünkü onları de facto ve hukuksuz bir şekilde AB üyesi yaptılar. Ve Kıbrıs’ın tümü üzerindeki yönetim mekanizması olarak tanıdılar. Bu önümüzdeki süreçte mutlaka yeniden tartışılacak. DSP’nin bu konuda daha ‘çarpıcı’ talepleri var. Orada kartların yeniden karılması Türkiye’nin geçmişte olur verdiği o hadiseyi Kıbrıs adası üzerindeki garantörlük haklarını kullanarak yeniden sıfırdan masaya oturtması gerekir."
"BUNUN YENİ BAŞTAN MASAYA YATIRILMASI GEREKİR"
- Ne gibi bir vaatleriniz var?
"Kıbrıs’ta Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni adanın tümünün yönetimiymiş gibi Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında biliyorsunuz tanıdılar ve AB’ye kabul ettiler. Bunu da tabii o dönem ki Türkiye hükümetinin biraz zafiyeti de oldu. Bunun yeni baştan masaya yatırılması gerekir görüşündeyiz. Biz çünkü onların bu şekilde devlet olarak ortaya çıkmaları ve tanınmaları Türkiye’nin Kıbrıs adası üzerindeki garantörlük haklarını o sözleşmeden kaynaklanan garantörlük haklarını ortadan kaldırmamıştır. Dolayışla bunun kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Biz zaten Türkiye olarak tanımıyoruz oradaki devleti."
"SON DERECE ÖLÜMCÜL SİYASİ KARARDIR"
Çeviköz'ün açıklamalarının temelsiz olduğunu vurgulayan KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı Prof. Dr. Ata Atun da, konuyla ilgili HABER7'ye yaptığı açıklamalarda Türkiye'nin ayağa kalkacağını söyledi.
Atun'un CHP'li Çeviköz'e tepkisi şöyle:
- CHP'li Ünal Çeviköz seçimleri kazanmaları halinde Kıbrıs'tan Türk askerinin çekilebileceğini, Türkiye'nin adayı terk edebileceğini söylemiş.
"Türkiye Cumhuriyeti'nin bölgesel çıkarları açısından bu çok yanlış bir karar olur. Çok yanlış bir uygulama olur. Özellikle Kıbrıs'ta Rumlarla birlikte Türklerin ortak bir devlet kurması ve 1 Mayıs 2004 tarihinde Kıbrıslı Rumlar Avrupa Birliği'ne girerken imzaladıkları 10. protokolde; 'Kıbrıs Adası Avrupa Birliği'nin toprağıdır. Kuzeyde Avrupa Birliği müktesebatı geçmemektedir' maddesi var. Bu maddeyi tutan Kıbrıs Adası tümüyle Avrupa Birliği toprağı olursa Türkiye Cumhuriyeti sahilleri Antalya'nın, Mersin'in, Hatay'ın İskenderun'un ve diğer Adalar Denizi'ne kadar giden sahiller 6 milden sonra uluslararası denizlere kapanır. Arada adalar varsa ortak çizgiye kadar kapanır. Yani buradan askerin çekilmesi Kıbrıs'taki iddiasından Türkiye'nin vazgeçmesi Türkiye için son derece ölümcül siyasi karardır."
- Sadece Kıbrıs için değil, o zaman Türkiye için de çok büyük tehlike bu?
"Aynen. Onu söylemek istedim zaten. Kıbrıs elden gidecek tamam. Gitti. Ama Türkiye için ölümcül bir karardır. Doğu Akdeniz'e kıyısı olacak da deniz genişliği bazı yerlerde 1 kilometre, bazı yerlerde 2 en çok da 69 kilometre olabilecek. Yani ölümcül bir karardır. Ben bunu tabii şöyle söyleyeyim. Biraz daha geniş konuşarak 6'lı masanın üyeleri aklı selim kişilerse böyle ölümcül bir karara onay vereceklerini düşünmüyorum."
"FRANSA'NIN LEHİNE VEİRLEN KARAR TÜRKİYE İÇİN DE GEÇERLİ"
- Çeviköz'ün bu açıklamaları "Avrupa'nın ve Yunanistan'ın istediği gibi biz Doğu Akdeniz'den çekileceğiz" mesajı olarak düşünülebilir mi?
"Kesinlikle. Çünkü Yunanistan'ın 2002'de İspanya'nın Sevilla şehrindeki Sevilla Üniversitesi'nde görev yapan denizcilik coğrafyası alanında görev yapan Prof. Juan Luis Suarez de Vivero'ya çizdirdiği bir Sevilla haritası var. Tabi bunun karşılığında ne aldı bu adam? Muhakkak bir şeyler almıştır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'ni Adalar Denizi'nden ve Doğu Akdeniz'den tamamen izole eden bir haritadır Sevilla Haritası.
Düşünün, Meis Adası'na Yunanistan'ın Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) geliyor Meis Adası'na dayanıyor. Meis Adası'ndan sonra Mısır'a doğru dönüyor. Sonra Kıbrıs'ın sanki adanın tümü Rumlarınmış gibi de dönüyor Kıbrıs Adası'nın Münhasır Ekonomik Bölgesi ile birleştirilen bir harita. Buradaki bütün tezler adaların Kıta Sahanlığına dayalı ama bu doğru değil. Çünkü ne 1958'de, ne 1960'ta, ne de 1982 Deniz Hukuku Konferansı'nda adaların Kıta Sahanlıkları olduğuna dair bir anlaşma bir belge bir karar yok. Yunanistan bunu çizdirdi. Yani tamamen Doğu Akdeniz'e, Adalar Denizi'ne hakim olmak için çizdirdi. Üstelik bir de Türkiye'nin yani bu İzmir'in karşısındaki Ayvalık'ın karşısında Midilli Adası var. Midilli Adası Türkiye'ye yaklaşık 3-4 kilometre uzaktayken Yunanistan'a 120 kilometre uzakta yanlış hatırlamıyorsam. 85 de olabilir. Bu da ne demektir? Midilli Adası ters simetride yani Adalar Denizi'nde Türkiye ve Yunanistan arasında bir orta çizgi çizdiğiniz vakit bu kendi ana kıtasından daha uzakta komşu kıtaya daha yakında olmakta. Bununla ilgili zaten 1982 Deniz Hukuku'nda özel bir madde var. Bunların Münhasır Ekonomik Bölgesi ve kıta sahanlığı zaten adaların kıta sahanlığı yok.
Münhasır ekonomik bölgeleri etraflarındaki kara suları kadar olacağına dair bir karar var. Aynı şekilde Jersey Adaları İngiltere'nindir. Fransa'ya 15 kilometre, İngiltere'ye 150 kilometre uzaklıkta. Ve İngiltere, Jersey Adası'ndan İngiltere'ye kadar olan kısmı Münhasır Ekonomik Bölgesi diye ilan etti. Fransa Uluslararası Tahkim Mahkemesi'ne gitti. Ve mahkeme özellikle de bu konuda karar aldı. İngiltere ile Fransa'nın orak çizgisindedir Münhasır Ekonomik Bölge diye. Şimdi Tahkim Mahkemesi'nin kararı Adalar Denizi'nde Türkiye için de geçerli. Midilli'nin etrafındaki sadece kara suyu olabilir. Münhasır Ekonomik Bölgesi olamaz kararının aynısıdır bu da.
Bu yüzden öyle bir uygulamaya evet demek, yani Ünal Bey'in dediği gibi evet demek hem Adalar Denizi'nde hem de Doğu Akdeniz'de ölümcül bir karardır. Mümkün değil. Yani bu baştaki kişi ben uygulayacağım dese bile Meclis'ten geçer mi şüpheliyim.
Meclis'ten geçerse asker kabul eder mi, şüpheliyim. Yani bunlar konuşulurken diğer insanlar ayağa kalkmayacak mı? Bunun yanlış olduğunu söylemeyecek mi? Hiç kimse söylemezse bile ben söylerim."
Editor : Eshahaber