Habe7 – ÖZEL
İstanbul’un en kalabalık ilçesi Esenyurt’ta belediye başkanlığı görevini yürüten Ahmet Özer, CHP ve DEM Parti’nin ortak adayı olarak seçildiği bu görevdeyken İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında tutuklandı. 30 Ekim'de gerçekleşen tutuklamada, Özer’in PKK/KCK terör örgütüyle ilişkisi olduğu ve örgütle aktif temas halinde bulunduğu iddiaları üzerine harekete geçildi. Soruşturma kapsamında Özer'in 694 örgüt üyesiyle irtibat kurduğu ve bunlardan 47'sinin arandığı tespit edildi. Özellikle KCK yürütme konseyi üyesi ve kırmızı kategoride aranan Remzi Kartal ile 14 kez telefon görüşmesi yapmış olması, Özer’in terör örgütüyle bağlantılı olduğu iddiasını güçlendirdi.
DEMİR: KAYYUM ATANMADI, GEÇİCİ VEKÂLET VERİLDİ
Görevdeyken FETÖ'nün devlete yönelik darbe girişimlerine karşı aktif mücadelede bulunan Emekli Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, konuyla ilgili Haber7'ye açıklamada bulunarak, kayyum atanmadığını vali yardımcısının vekaleten görevlendirildiğini dile getirdi.
Muhalefetin kavramları işine geldiği gibi kullandığını söyleyen Demir, şu ifadelerde bulundu:
"Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’e kayyum atanmadı. Yerine geçici olarak bir vali yardımcısı vekâleten görevlendirildi. İçişleri Bakanlığı da konuyla ilgili yaptığı açıklamada, bu işlemin kayyum ataması olarak değerlendirilemeyeceğini, geçici bir tedbir niteliği taşıdığını belirtti. Bu tür hassas konularda kavramların doğru kullanılmasının önemli olduğunu düşünüyorum.”
MUHALEFET KAVRAMLARI EĞİP BÜKÜYOR
Özer'in tutuklanmasına karşı çıkan muhalefetin "Madem bu kişi suçluydu, neden belediye başkan adayı yapıldı, neden temiz kağıdı verildi?" sorusuna da açıklık getiren Demir, "Bu tür eleştiriler bazen samimiyetten uzak olabiliyor. Herkes işine geldiği gibi konuşuyor. Muhalefet de burada karşı tarafı suçlamak için kavramları eğip büküyor. Burada kastedilen temiz kağıdı değil, adli sicil kaydı." dedi.
"ADLİ SİCİL KAYDI DEVAM EDEN YARGILAMALARI İÇERMEZ"
Adli sicil kaydına sadece kesinleşmiş cezaların yansıdığını kaydeden Demir, şu ifadelerde bulundu.
"Türkiye Cumhuriyeti’nde bir belediye başkanı, milletvekili veya kamu görevlisi olmak isteyen biri başvuru yaparken adli sicil kaydına bakılır. Bu kayıtta kişinin sabıkası, yani mahkumiyeti ya da kısıtlılığı olup olmadığı kontrol edilir. Özellikle bir yıldan fazla hapis cezası kesinleşmişse, bu kişinin başvurusu reddedilir. Adli sicil kaydı, kesinleşmemiş hapis cezaları veya devam eden yargılamaları içermez. Yani bir kişi hakkında on soruşturma veya dava olsa bile, adli sicil kaydında bu bilgiler görünmez. Bu yüzden kişi, o an itibariyle suçlu olarak değerlendirilemez ve seçime katılabilir. Halk bu kişiyi seçerse belediye başkanı, milletvekili veya başka bir görevli olabilir."
ADLİ SİCİL KAYDININ TEMİZ OLMASI SUÇ İŞLEMEDİĞİ ANLAMINA GELMEZ
Demir, Türkiye’de bir kişinin belediye başkanlığı veya milletvekilliği gibi görevlere aday olabilmesi için adli sicil kaydının incelendiğini ve sadece bir yıldan fazla kesinleşmiş mahkûmiyeti olanların bu görevlere uygun görülmediğini belirtti. Demir, “Adli sicil kaydının temiz olması, kişinin geçmişte suç işlemediği veya gelecekte işlemeyeceği anlamına gelmez. Bu durumda, Özer'in adaylığı için adli sicil engeli bulunmuyordu ve aday olarak gösterildi.” diyerek muhalefetin eleştirilerinin gerçeklikten uzak olduğunu vurguladı.
AĞIR SUÇLARDA DOĞRUDAN GÖZALTI YAPILMASI OLAĞAN BİR DURUM
Ağır suçlamalarda gözaltı işlemlerinin nasıl yürütüldüğüne dair önemli ayrıntılar paylaşan Demir, Özer’in ifadeye çağrılmadan doğrudan gözaltına alınmasının, Türkiye’deki mevzuat gereği bu tip ağır suçlarda olağan bir işlem olduğunu belirtti.
Doğrudan gözaltının olağan bir durum olduğunu vurgulayan Demir, “Türkiye'de bazı suçlarda şüpheliler ifadeye davet edilirken, terör gibi ciddi suçlamalarda doğrudan gözaltına alma yöntemi tercih edilir. Özer’in, PKK ile ilişkisi olduğu iddiası gibi ağır bir suçlama söz konusuydu. Bu durumda yakalama kararının verilmesi, suçun niteliği nedeniyle yerinde bir uygulamadır.Terör örgütüne üye olma suçunun cezası, eylemin ağırlığına ve durumuna göre 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiştir. Bir kişiye böyle bir ceza verilebileceği ihtimali varsa, o kişiye davetiye göndermek doğru olmaz. ” şeklinde konuştu.
TERÖR İLE İLİŞKİLENDİRİLMİŞ BİRİNE DAVETİYE GÖNDERİLMEZ
Konuyla ilgili birçok şeyin çarpıtıldığını dile getiren Demir, “Böyle ciddi bir suçlamayla karşı karşıya kalan bir kişiye davetiye gönderilmez; doğrudan gözaltı işlemi yapılır. Halkımız basiretli ve akıllıdır, bunun için hukukçu olmaya ya da büyük bir savcı olmaya gerek yok. Basit bir mantıkla bile bu durum anlaşılabilir: 10 yıl ceza alması muhtemel bir terörle ilişkilendirilmiş şahsa davet gönderilmez; aranır, bulunur ve gözaltına alınır.” dedi.
"SEÇİLEN KİŞİ YARGILANAMAZ" DİYE BİR ŞEY YOK
Siyasetçilerin yargılanamaz diye bir durumu olamayacağını ve kararın siyaset ile bir alakası olmadığını ifade eden Demir, "Bu durum bir siyasi karar değildir. Yargının siyasetten bağımsız olması gerekir. Sadece seçildiği için, bir kişi hakkında yasal işlem yapılamaz diye bir kural yoktur. Türkiye’de “seçilen kişi yargılanamaz” şeklinde bir bağışıklık kuralı bulunmamaktadır. Yasa önünde herkes eşittir. Eğer herhangi bir vatandaş suç işlediğinde onu yargılıyorsak, seçilmiş biri için de aynı süreç işler. Bir kişi seçildi diye yargılanamaz diye bir kural yoktur. Katledilen Narin Güran'ın tutuklanan muhtar amcasına 'Muhtar oy aldı kardeşim, bunu nasıl tutuklarsınız' demiyoruz, değil mi? Öyleyse belediye başkanına da, milletvekiline de diyemeyiz. Türkiye’de ‘seçilen kişi yargılanamaz’ gibi bir kural yoktur. Yasalar önünde herkes eşittir. Suç işleyen kim olursa olsun, devlet yasal işlemleri uygular. Sadece seçildi diye bir kişi hakkında yasal işlem yapılamaz diye bir durum söz konusu olamaz." diye konuştu.
ADLİYE ÖNÜNDEKİ EYLEMİN HUKUKİ SONUÇLARI OLABİLİR
CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Ahmet Özer’e destek vermek amacıyla adliye önünde toplanarak halka seslenmesi de eleştiren Demir, yapılan eylemin yargı bağımsızlığına zarar verme riski taşıyan bir davranış olarak değerlendirdi.
Adliye önündeki eylemin hukuki sonuçları olabileceğini vurgulayan Demir, şunları söyledi:
“Anayasamız, yargının bağımsızlığını korumak adına hiçbir kişi ya da kurumun yargı üzerinde baskı kurmasına izin vermez. Mahkemeler ve hâkimler hiçbir telkin veya tavsiye alamaz. Yargıya karşı baskı oluşturmak, yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına zarar verir; bu hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Adliye önünde toplanarak yargıyı etkilemeye çalışmak hukuka aykırıdır. Ahmet Özer'in suçlu bulunması ve cezasının kesinleşmesi halinde, bu destek eyleminin hukuki sonuçları olabilir. Hiç kimse yargının vereceği kararı etkilemek amacıyla adliyenin önünde toplanamaz, numayiş yapamaz, soruşturmanın gizliliğini bozacak şekilde yayın yapamaz, hakimleri etki altına alacak şekilde söylemde bulunamaz. Bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasasından, ceza kanunlarına kadar yargının tarafsızlığı, dokunulmazlığı için her türlü kural konulmuş. Ama maalesef, bir muhalefet partisi kendisine mensup bir şahsın yargılamasını engellemek ve bozmak için her şeyi yapıyor. Böyle bir hukuk devleti, demokrasi olur mu? Böyle bir ülkede hukuk güvenliği, adalet sağlanır mı? Bir parti olarak hukuka sahip çıkmazsan nasıl iktidarı talep edeceksin? Yarın iktidar olduğunda nasıl güven sağlayacaksın? Avrupa'nın herhangi bir ülkesinde böyle bir şey yapılabilir mi? Bu nasıl hukuk anlayışı, demokrasi anlayışı?”
MİLLETİMİZE SESLENİYORUM
Kamuoyuna çağrıda bulunan Demir, şu ifadelerde bulundu:
"Türkiye Cumhuriyeti, kanla ve mücadeleyle kazanılmış kadim bir devlettir. Ben milletimize sesleniyorum: Türkiye Cumhuriyeti’nin yargısının yanında, devletimizin adaletine güvenerek ve saygı göstererek durmalıyız. Bu devlet, bu millet, bu vatan ve bu bayrak hepimize emanettir. Başka gidecek yerimiz yok. Türkiye'nin huzurunu, birlik ve beraberliğini koruyalım; toplumsal dayanışmamızı sürdürerek geleceğe güvenle bakalım."
#ESHAHABER.COM.TREditor : Eshahaber