Esha tv
Gündem

Hristiyan dünyada Yahudilik algısının dönüşümü 1 beklenen Mesih’ten Tanrı katilliğine

İsrail ordusunun, 7 Ekim'den bu yana abluka altındaki Gazze Şeridi'nde yaptığı saldırılar Türkiye başta olmak üzere bir ülke soykırımı durdurmak için seferber oldu.

Hristiyan dünyada Yahudilik algısının dönüşümü 1 beklenen Mesih’ten Tanrı katilliğine
10-11-2023 20:38

İsrail güçlerinin 35 gündür yoğun saldırı altında tuttuğu Gazze Şeridi’nde karada devam eden çatışmalar sürerken Haber7 yazarı Mürsel Gündoğdu İsrail'in terör devletine dönüşümü sürecini kaleme aldı.

Beklenen Mesih’ten Tanrı Katilliğine;

Zaman; kullandığımız miladi takvimin sıfır noktası.

Yer; Roma İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü Filistin toprakları.

Sırlarla dolu bir doğum ve sonrasında yaşanan baş döndürücü olaylar.

Bütün bunlar sadece miladi takvimin başlangıcını değil aynı zamanda dünü olduğu gibi günümüz dünyasını da yakından ilgilendiren çok büyük olayların zeminini oluşturması bakımından dikkate değer meselelerdir.

"CAN DÜŞMANI OLARAK GÖRDÜLER"

İsa Peygamberin doğumuyla gerçekleşip olağanüstü mücadelesiyle devam eden ve Hristiyanlık anlayışına göre çarmıha gerilip trajik ölümüyle neticelenen hadiselerden bahsediyorum. Bütün bu gelişmeler, o tarihlerden başlayıp çok elim olaylarla devam eden ve günümüzde bambaşka bir noktaya evrilen Hristiyanlarla Yahudiler arasındaki ilişkilerin seyrini belirlemiştir. Bu öyle bir ilişki ki asırlar boyunca Hristiyan dünyası Yahudileri, Tanrı oğlu İsa’yı öldürdükleri için “Tanrı/Mesih Katilleri” olarak lanetlemekle kalmadılar aynı zamanda onları can düşmanı olarak gördüler, yok saydılar, dışladılar, aşağıladılar, sürgün ettiler, soykırıma uğrattılar. Üstelik bu durum 20. Yüzyıla kadar kesintisiz olarak böyle devam etti. Bu süreç 2. Dünya Savaşı sularında Nazi Almanya’sı ve müttefikleri tarafından Avrupa’daki 6 milyon Yahudi’ye karşı devlet desteğiyle sistematik olarak gerçekleştirilen Holokost (soykırım) ile zirve noktasına ulaştı.

İSRAİL'İN TERÖR DEVLETİNE DÖNÜŞÜM SÜRECİ

Bu yazımızda Holokost sürecine kadar olan Hristiyanlık- Yahudilik ilişkisine ana hatlarıyla değineceğiz. Devamında ise Holokost ve 2. Dünya Savaşı sonrasında türlü düzenbazlıkla kurulan İsrail Terör Devleti’nden sonra Hıristiyanların Yahudilere yaklaşımlarında yaşadıkları büyük dönüşüm konusunu ele alacağız.

Sırlarla dolu doğumun gerçekleştiği dönem, Yahudiler’in bir kurtarıcı yani bir Mesih beklediği zamanlardı.

Takvim M.S. 3O yıllarını gösteriyordu.

Hristiyanlık inancına göre Tanrı’nın Oğlu İsa büyüyüp tebliğ faaliyetlerine başlayınca onun etrafında toplanan ilk Hıristiyan cemaat, Yahudilerin beklenen Mesih ümidinin İsa ile gerçekleştiğine inandılar. Yahudilerin çoğunluğu ve din adamları ise Hristiyanların “Tanrı Oğlu” ile “Mesih” gibi birtakım iddialarını benimsemedikleri gibi buna şiddetle karşı çıktılar. Zira bu durum dinden sapmayı işaret ediyordu. Hristiyanlığın tebliğ sürecinde Yahudi toplumu İsa hakkındaki hükmünü çoktan vermişti. Nitekim Yahudiler, dini geleneklerine sahip çıkmak adına o andan itibaren sadece Hristiyanlığa karşı çıkmakla yetinmeyip aynı zamanda İsa’nın yakalanıp öldürülmesi hususunda da yoğun faaliyetlere giriştiler.

"ASIRLAR BOYU ÇATIŞMALAR DEVAM ETTİ"

Takvimler M.S. 33 yılını eskitiyordu.

Kendisine türlü suçlar isnat edilen ve bunlardan yargılanan İsa, Yahudilerin istekleri doğrultusunda Roma İmparatoru eliyle çarmıha gerilerek idam edildi. Bu hadise, Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında kapanması mümkün olmayan bir gönül yarası açtı. Çarmıh hadisesinden itibaren İsa’nın öğretileri etrafında toplanan Hıristiyanlar bir taraftan onun mesajlarını insanlara yayarken diğer yandan da Yahudileri “Tanrı/Mesih katili” olarak lanetleme yoluna gittiler. Üstelik onları baş düşmanları olarak kabul ettiler. Bununla da yetinmeyip Yahudilerin başlarına gelen ve gelmesi muhtemel olan her türlü olumsuzluğu onların bu caniliklerine ve katilliklerine yordular.

Hıristiyanlar ile Yahudiler arasındaki ilişkilerin baştan itibaren daima çatışma ve düşmanlık temelinde seyretmesinin nedeni işte bu derin kırılmadır. İlerleyen süreçte asırlar boyu bu kırılma daha da derinleştirerek devam etti.

"YAHUDİLİK FOSİLLEŞMİŞ BİR DİN OLARAK KABUL EDİLDİ"

Hıristiyanlığın kurucu mimarı sayılan Pavlus’tan itibaren ise Yahudilik tümden yok sayılmaya başlandı. Zira bu yeni yapısı içinde ve olanca oturmuşluğuyla Hristiyanlık, artık Yahudiliğin yerini almıştı. Tanrı/Mesih katili olan Yahudiler ise kendilerine Tanrı tarafından sunulduğuna inanılan her türlü üstünlüklerini kaybettiler. Bu yüzden seçilmiş ve üstün görülmüş halk anlayışı başta olmak üzere Yahudilere tanındığına inanılan bütün ayrıcalıkların tamamı bu tarihten sonra Hıristiyanlara geçti. Yahudilik ise bundan sonra hükmü sona ermiş ve fosilleşmiş bir din olarak kabul edildi. Yahudiler, hükmü kaldırılan bir dinin günahkâr temsilcileriydi artık ve onlar için tek kurtuluş yolu İsa Mesih’e iman etmek ile vaftiz yoluyla bu günahlardan arınmaktır.

M.S. 4. yüzyıl Hıristiyanlığın imparatorluk nezdinde kabul görüp devlet dini haline geldiği vakitlerdi.

Hristiyanlık lehine yaşanan bu gelişmelerden sonra Yahudiler, siyasî olarak da yok sayıldılar. Bunun neticesinde onlar devlet imkânlarıyla dışlama, suçlama ve şiddet olaylarına maruz kaldılar. Yahudileri artık eskisinden çok daha zor günler bekliyordu. Nitekim bu süreçte Yahudiler, Hristiyanlara göre Tanrı katili oldukları için sadece lânetlenmekle kalmadı dünyanın sonuna kadar sefil ve rezil bir hayat sürecekleri inancıyla her türlü dinî, sosyal ve siyasî baskıya maruz bırakıldı.

Hıristiyanlığın Yahudi düşmanlığını besleyip körükleyen yaklaşımı Orta Çağ boyunca da canlılığını korudu.

"BÜTÜN MUSEVİLER KÖLE İLAN EDİLDİ"

“Haçlı Seferleri” Doğu Roma İmparatorluğu’nu Türk tehdidinden kurtarmak ve kutsal toprak olan Filistin’i Müslümanların elinden alarak özgürleştirmek amacıyla düzenlenmesine yönelik Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasındaki bir mesele iken Hristiyanlar bu seferlerde yalnızca Müslümanları hedef almadı. Haçlılar, sefer güzergâhındaki Yahudilere de her türlü zulmü reva gördüler. Canlarını kurtarmak için sinagoglara sığınan Yahudileri kadın, erkek, çocuk, yaşlı demeden katlettiler. Üstelik bunu “en az bir Yahudi öldüren herkesin bütün günahlarının affolunacağına” dair resmi bildiri yayınlayarak yaptılar. Bu süreçte pek çok Yahudi, sünnetsizlerin silahıyla öldürülmektense kendi elleriyle intihar yolunu seçti. Aynı sebeple anneler kendi evlatlarını boğazlarken Yahudiler birbirini bıçaklayarak öldürdü.  Haçlıların Yahudilere yönelik bu düşmanca tavırlarında Yeni Ahit’te (İncil) Yahudi liderlerine yönelik “yılanlar” ve “engerekler soyu” gibi tanımların kullanılması yeter bir sebepti. Üstelik haçlılar bununla da kalmadı. Yahudileri Hıristiyanların aleyhine entrika düzenlemekle suçladılar. Bu yüzden bütün Musevileri köle ilan ettiler. Mallarına el koydular. Yahudilerin Hıristiyan çocukları kaçırarak kendi özel ayinlerinde kurban ettiklerine dair söylentiler çıkması üzerine çok sayıda Musevi hapse atıldı, öldürüldü veya diri diri yakıldı. Bu çağın sonuna doğru ise Yahudiler sistematik olarak Hıristiyan Avrupa ülkelerinden sürüldü.

"6 MİLYON YAHUDİ KATLEDİLDİ"

18. yüzyıla gelindiğinde Yahudiler birtakım hak ve özgürlüklere kavuşmuş görünseler bile Hıristiyanların Yahudi düşmanlığı bu çağda da kendisini açık bir şekilde hissettirdi. Bu kez din temelli can düşmanlığının üzerine ırk temelli nefret de eklenmiş ve Yahudiler, düşmanca davranışların ve şiddet olaylarının hedefi olmaya devam etmiştir.

2. Dünya Savaşı esnasında Hıristiyan Avrupa’nın orta yerinde gerçekleşen Holokost (soykırım), Yahudi tarihinin en acı olaylarından birisiydi. Burada yaklaşık altı milyon Yahudi devlet eliyle katledildi ve bu durum hem Hıristiyan hem de Yahudi dünyasında derin kırılmalara, yıkımlara ve sorgulamalara neden oldu. Holokost olayı Hıristiyanlar açısından Yahudi düşmanlığı meselesinin sorgulanmasına neden olurken Yahudiler açısından da devlet kurma yolunda ciddi adımların atılmasına sebebiyet verdi. Bu olay neticesinde Hristiyanların Yahudilere bakışı keskin bir dönüşüm geçirdi ve Tanrı katili olarak düşman belledikleri Yahudileri bundan sonra Mesih şahidi olarak görmeye başladılar.

Bu çarpıcı sürecin nasıl gerçekleştiği önümüzdeki yazının konusudur.

Şu kadar var ki tarih boyunca her türlü zulme maruz kalmış; çocuk, kadın, yaşlı demeden öldürülmüş, sürgüne ve soykırıma uğramış Yahudilerin bugün kendisine bu zulümleri reva görenlerle el ele verip Filistinlileri benzer akıbetlere sürüklemesi insanlığın vicdanını kanatmaya devam ediyor.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel Gündoğdu

murselgundogdu@gmail.com 


Editor : Eshahaber
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ