Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz'ü ziyaret eden AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, ziyaretin ardından Anadolu Ajansı muhabirinin sorularını yanıtladı.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba'yı Antalya'da ağırlayacağının hatırlatılması ve "Bu üçlü zirveden beklenti nedir?" sorusunun yöneltilmesi üzerine Kurtulmuş, Rusya-Ukrayna arasında ciddi bir krizin bulunduğunu, bir şekilde bu savaş bittikten sonra da etkilerinin uzunca bir süre bölgede hissedileceğini dile getirdi.
"Türkiye olarak başından itibaren son derece ilkeli, vicdanlı ve açık bir diplomasi yolunu tercih ettik." diyen Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuda büyük bir liderlik göstererek sadece Ukrayna ve Rusya değil, bu işin tarafı olarak görünen bütün ülkelerle görüşüp konuşabildiğini, bu yönüyle de Türkiye'nin öne çıktığını anımsattı.
"CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN MÜZAKERELER YÜRÜTTÜ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu anlamda da fikirlerini herkesle paylaştığını ifade eden Kurtulmuş, Türkiye'nin, her fırsatta bölgedeki sorunların çözümünün kaba kuvvetle, zorla, baskıyla değil, karşılıklı rızayla yapılacak müzakereler sonucu çözülebileceğini vurguladığını aktardı.
Türkiye'nin, bu işin bir savaş ortamına doğru sürüklenmeden, masada çözülebilmesine ilk andan itibaren öncülük yapmaya çalıştığını ancak durumun bu noktaya geldiğini söyleyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Sayın Cumhurbaşkanımız her vesileyle, herhalde 20'nin üstünde devlet ve hükümet başkanıyla görüşmeler yaparak ilkeli duruşumuzu, bu krizde aldığımız pozisyonu muhataplarıyla paylaştı. Bütün muhatapların bir an evvel meselenin masada çözülmesi için ilgili taraflara telkinde bulunmalarını sağlayacak bir diplomasi yürüttü, yürütüyoruz."
Aynı şekilde Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın bu görüşmeleri muhataplarıyla sürdürdüklerini anımsatan Kurtulmuş, "Antalya'daki Diplomasi Forumu'nda Ukrayna ve Rusya Dışişleri Bakanlarının Sayın Çavuşoğlu ile beraber üçlü bir toplantı yapacak olmasını, dünyayı kısmen de olsa rahatlatacak yeni bir barış umudunun yeşermesine vesile olacak bir adım olarak görüyoruz." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bu süreç içinde başka ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarıyla da görüşmeler yaptığına işaret eden Kurtulmuş, "Herkesle konuşabilen, herkese bu meselenin müzakereyle çözülmesi noktasında telkin ve tavsiyelerde bulunan bir bölge gücü olarak, dünyada sözü itibarlı bir şekilde karşılık bulan bir ülke olarak Türkiye'nin pozisyonu önemlidir ve bu pozisyonumuzu sürdürmeye gayret ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"DÜNYANIN GÖZÜ ANTALYA'DAKİ ÜÇLÜ ZİRVEDE"
Dünyanın gözünün Antalya'daki üçlü zirvede olacağını dile getiren Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir toplantı ile savaşın sona ermesi belki sağlanmayacak ama şu anda fiilen sahada savaşan tarafların Türkiye'de, Antalya'mızda Türk Dışişleri Bakanının da içinde bulunduğu üçlü bir toplantıda bir barış perspektifini konuşuyor olması bile tek başına değerlidir. Bunun hayırlı bir başlangıç olmasını temenni ediyoruz.
Şimdiden 2 milyonu aşkın bir mülteci sorunu oluştu. Ayrıca yakılan, yıkılan şehirler, evlerinden koparılmış olan insanlar, parçalanmış binlerce aileden bahsediliyor. Bu daha büyük bir insani drama dönmeden ateşkesin temin edilmesi, şehirlerin tarumar edilmesinin önüne geçilmesi, savaşın da gerçekten onurlu bir barışla, herkesin kabul edebileceği bir barış çizgisinde sonlandırılması Türkiye olarak beklentimizdir. İnşallah Antalya'daki üçlü zirve de bu noktada ilk adım olacaktır."
"20 BÄ°NÄ°N ÃœZERÄ°NDE UKRAYNALI TÃœRKÄ°YE'YE GELDÄ°"
Ukrayna'dan Avrupa'ya doğru bir göçün yaşandığının hatırlatılması ve "Ukrayna'dan Türkiye'ye de bir göç beklentisi var mı?" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Şu anda Polonya, Moldova, Romanya üzerinden Avrupa'ya çıkışlar oluyor. 20 binin üzerinde Ukraynalı Türkiye'ye gelmiş durumda. Muhtemelen bir miktar daha gelebilir. Ama kitlesel olarak Ukrayna'dan çıkacak olan ailelerin, sivillerin Polonya üzerinden ve diğer komşu ülkeler üzerinden Avrupa'ya geçeceği görünüyor." açıklamasını yaptı.
"TÜRKİYE'NİN SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI SINIRDA İNSANİ YARDIMLAR İÇİN SEFERBER OLMUŞ VAZİYETTE"
Türkiye'nin diplomasi alanında değerli bir konum icra ederken aynı zamanda insani yardımlar konusunda bütün dünyaya örnek olacak bir çalışmanın içerisinde olduğunu belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Şu anda biz konuşurken Türkiye'nin sivil toplum kuruluşları, neredeyse bombaların altında, son derece zor şartlar içerisinde insanlara temel gıda maddelerini ulaştırabilmek, temel sağlık hizmetlerini ulaştırabilmek için seferber olmuş vaziyettedir. Sınırda yine AFAD'ın, Kızılay'ın, UMKE'nin ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının faaliyet gösterdiği son derece değerli bir insani çabanın içerisindedir Türkiye. Bunu bütün dünya görüyor ve bu bizim insanlığa karşı da bir vazifemizdir."
Belki on yıllar boyunca dünya sistemindeki bu mevcut dengesizlik durumunun verdiği çok sayıda çelişkinin, çatışmanın, mücadelenin, hatta fiili savaşların olabileceği bir döneme girildiğini ifade eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Aslında bu 2. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan dünya sisteminin çökmüş olduğunu gösteren bir tablodur. Şu anda dünyada 4 farklı güç merkezi ve diğer başka unsurlar, Rusya, AB, ABD ve Çin her alanda, dünyanın hemen hemen her yerinde büyük bir mücadele içindedir. Bu mücadelenin sonuçlarından birini de biz Ukrayna kriziyle birlikte görmüş oluyoruz. Bizi ilgilendiren tarafı ise bu aslında dünya sistemindeki bir dengesizliğin ifadesidir. Malum, dünyada küresel bir barıştan bahsetmek için bir dengenin var olması lazım. 1990'da SSCB'nin çözülmesiyle gelen dönem de, ABD'nin tek başına yönettiği dönem de geride kaldı. Afganistan'dan son kalkan uçak aslında sadece orada Taliban'ın iş başına geldiğini ilan etmedi. Amerikan emperyalizminin de sonunun geldiğini ilan etti."
"Türkiye bu coğrafyada güçlü bir ülke olarak ayakta durmak zorunda"
Yeni bir dünya düzeninin kurulmasına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, Karadeniz, Balkanlar, Kafkaslar, Doğu Akdeniz, Orta Doğu, Kuzey Afrika gibi coğrafyalarda önümüzdeki dönemde sürekli bir rekabet ilişkisinin, bir çatışmanın olacağının görüldüğünü dile getirdi. Türkiye'nin bu coğrafyada yeniden güçlü, büyük bir ülke olarak ayakta durmak zorunda olduğunu kaydeden Kurtulmuş, "30 yıl evvel konuşuyorduk, dünya önümüzdeki dönemde 3 alanda rekabetin merkezi olacak. Su, enerji ve gıda krizlerinden bahsediyorduk. Şimdi buna son 10-15 yılda siber güvenlik alanını da koymamız lazım. Önümüzdeki dönemde bu 4 alanda büyük bir mücadelenin, çok sert bir rekabetin olacağı... Bunun sonucu olarak Avrupa'yı kasıp kavuran bir doğal gaz sorunu karşımıza çıkıyor." değerlendirmesini yaptı.
Türkiye'nin dengeli, akıllı, açık, ilkeli bir dış politika izlemek zorunda olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, savunma sanayindeki gücünden ekonomik gücüne kadar, içeride güçlü bir demokratik yapıya sahip olmaktan devlet millet kaynaşmasına kadar bu coğrafyada güçlü bir şekilde ayakta durmaktan başka bir şansı olmadığını söyledi. Kurtulmuş, "Allah'a çok şükür Türkiye önemli bir ivme yakalamıştır. İnşallah bu krizin de bir an evvel barış yoluyla çözümlenmesinde Türkiye'nin oynayacağı rol, bu bölge içinde Türkiye'nin önemini katbekat artıracak bir gelişme olacaktır."
"Sosyal medya kirli kullanımdan arındırılmalı"
Dezenformasyonla Mücadele Yasası hazırlıklarının ne aşamada olduğuna yönelik bir soru üzerine Kurtulmuş, sosyal medyanın aslında niteliği itibarıyla son derece faydalı olduğunu, insanlığın yararına kullanıldığında ise değerli sonuçlar doğurduğunu aktardı.
"Ama maalesef kötü kullanıldığında olağanüstü tahribat oluşturabiliyor." diyen Numan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Bunlardan bir tanesi, bireysel olarak insanların hakkını, hukukunu, onurunu, şerefini zedeleyecek bazı manipülasyonların, itibar suikastlarının yapılmasıdır. Bir başkası, dezenformasyonlar üzerinden toplumsal infiallerin ortaya çıkarılmasına neden olabilmektir. Sosyal medyanın bu anlamda, gerçekten kirli kullanımdan arındırılması gerekiyor. Bunun da sadece bir tek partinin değil, bütün Türkiye'nin, siyasi partilerin ortak bir sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz. Dezenformasyon ve itibar suikastı başta olmak üzere sosyal medyanın kötü kullanımını önleyecek tedbirlerin, yasal düzeyde alınması Türkiye şartlarında da zorunludur."
"Bir de masada görülmeyen HDP var"
6 muhalefet partisinin kamuoyuna açıkladığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışması hakkındaki değerlendirmesi de sorulan Kurtulmuş, "6 parti demek yanlış olur, 6 artı 1 demek lazım. Bir de masada görülmeyen, ruhu ve gölgesi masanın üstünde olan HDP var." değerlendirmesini yaptı.
CHP ve İYİ Parti'nin değişik gerekçelerle HDP ile bir arada görünüp diğer taraftan kendi tabanlarını küstürmemek için özel çaba gösterdiğini belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Ancak orada toplanan 6 parti de biliyor ki eğer HDP'nin oylarını yanına çekemezse, herhangi bir şekilde 2023'teki Cumhurbaşkanlığı yarışının ortağı dahi olmaları, o yarışın yarışanlarından birisi dahi olmaları mümkün değildir. Dolayısıyla HDP oylarına ihtiyacı var ama HDP'yi görünmez bir şekilde kullanmak gibi de bir siyasi gerekleri var. Dolayısıyla masanın en baştaki zorluğu budur. Tabii bir başka zorluk da şu, Türkiye ile ilgili temel meselelerde hangi konularda, ne tür ortak düşünceleri olduğunu henüz bilmiyoruz.
Kamuoyu, 6 artı 1 ittifakını ya da 28 Şubat ittifakını 'Tayyip Erdoğan karşıtlığı ve AK Parti karşıtlığı' üzerinden tanıyor. Karşıt olmak siyaseten bir duruştur ama bir varoluş değildir. İnsanlar sizin varoluşunuzu görebilmek için fikirlerinizi görmek ister, siyasi olarak sunduğunuz teklifleri görmek ister, Türkiye'nin geleceğine ilişkin perspektiflerinizi görmek ister. Dolayısıyla her ne kadar 6 artı 1 bir masanın etrafında toplanmış olsa da 28 Şubat ittifakı olarak ortaya çıksalar da Türkiye'nin geleceğine ilişkin ne söyledikleri henüz belli değildir. Şu anda söyleyebildikleri tek şey güçlendirilmiş parlamenter sistemdir."
"Madem öyle adayınızı şimdiden ortaya koyun"
Bir siyasi parti ve siyasi partiler grubunun parlamenter sisteme geçişi teklif edebileceğini belirten Kurtulmuş, demokrasinin sahibinin de hakeminin de sadece millet olduğunu vurguladı.
Kurtulmuş, "Şu anda sanki Türkiye'de bir Cumhurbaşkanlığı sistemi yokmuş gibi, bu sistem milletin oylarıyla kabul edilip yasalaşmamış gibi yani meşru ve Anayasal bir düzen değilmiş gibi konuşmanın önce millet iradesine saygısızlık olduğunu söylemek isterim. Gidersiniz parlamentoda çoğunluğunuz olur, millete teklif edersiniz, referanduma gider, millet de 'bu sistemi ben böyle değil de şöyle istiyorum' derse baş göz üstüne. Ama milletin şu andaki kararına herkesin saygı duyması lazım." diye konuştu.
6 partinin liderlerine veya sözcülerine, "Bu sistemin teferruatı hakkında konuşun" dense çok kolay ve ortak cümlelerle konuşamayacaklarını belirten Kurtulmuş, "Kaldı ki kimin cumhurbaşkanı adayı olabileceği ve hangi programlarla bundan sonra Türkiye'yi yönetmeye talip oldukları gibi temel konularda da boşluklar vardır." dedi.
Kurtulmuş, milletin, muhalefetin itirazlarını dinlerken hangi adayın olacağını ve hangi programın uygulanacağını da görmek isteyeceğini söyledi.
6 muhalefet liderinin bir araya gelmesinin koalisyon dönemlerini hatırlattığının da altını çizen Kurtulmuş, "Zaten toplantının dizaynı, toplantıdaki protokol düzenlemeleri vesaire bunların hepsi de bir koalisyon mantığıyla hareket edildiğini gösteriyor. Halbuki şu anda Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi var. Önce kimi aday gösterip Tayyip Erdoğan karşısında rekabet edebileceklerini ortaya koymaları lazım. Bunu söyleyince de diyorlar ki 'siz seçimi getirin hemen adayı ertesi gün belirleriz.' Madem öyle adayınızı şimdiden ortaya koyun." değerlendirmesini yaptı