Ankara
Transplantasyon ve Hücresel Tedaviler Derneğince üçüncüsü yapılan Transplantasyon ve Hücresel Tedaviler Kongresi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) bir otelde düzenlendi.
Derneğin Kurucu Başkanı ve Dünya Aferez Birliği Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, 26 Eylül'de başlayan ve bugün tamamlanan kongreye ilişkin düzenlenen basın toplantısında, kongreye üç kıtadan yaklaşık 400 akademisyenin katıldığını, transplantasyon, hücresel tedaviler ve klinik çalışmalara yönelik dünyadaki bilimsel gelişmelerin kongrede detaylı olarak tartışıldığını anlattı.
Akut lenfoblastik lösemi, lenfoma, multiple myeloma gibi hematolojik kanserlerin tedavisinde "çığır açan" bir yöntem olarak tanımlanan CAR-T hücre tedavisinin de kongrede üretimden uygulama aşamasına kadar tüm yönleriyle değerlendirildiğini belirten Altuntaş, Transplantasyon ve Hücresel Tedavi Merkezlerinin "mükemmeliyet merkezi" olması için neler yapılabileceğine ilişkin de bilgi paylaşımında bulunulduğunu kaydetti.
"Türkiye, kök hücre naklinde dünyanın sayılı ülkelerinden biri"
Prof. Dr. Altuntaş, kök hücre nakli bekleyen hastalara en uygun bağışçının bulunabilmesi amacıyla Sağlık Bakanlığı ve Türk Kızılay işbirliğinde yürütülen Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi (TÜRKÖK) projesinin önemine işaret ederek, şu bilgileri paylaştı:
"Türkiye, kök hücre naklinde dünyanın gıptayla baktığı, yurt dışından da hastaların tercih ettiği çok iyi bir noktada. Kök hücre nakil merkezlerimiz, hem bilimsel araştırmaları hem uygulamalarıyla uluslararası kabul gören, birçok ülkeden kişilerin eğitim aldığı merkezler. Türkiye, kök hücre naklinde dünyanın sayılı ülkelerinden biri. Ancak hücresel tedaviler noktasında gelişmeye ihtiyaç bulunuyor. CAR-T hücresi, tümör aşıları, immünoterapi gibi alanlarda trendi yakalamamız, geç kalmamamız lazım. Transplantasyonda yakaladığımız başarıyı burada da yakalamanın, ülkemize bu konuda değer katmanın gayreti içerisindeyiz."
"Yıllık nakil sayısı 5 bini aştı"
Kongre Başkanı, Malatya İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kök Hücre Nakli Merkezi Direktörü Prof. Dr. Mehmet Ali Erkurt, Türkiye'nin kemik iliği nakillerinde batı standartlarını yakaladığını vurguladı.
Erkurt, TÜRKÖK'ün hastalar için umut olduğunun altını çizerek, "Ülkemizde kök hücre nakil merkezi sayısı 100'ü, yıllık nakil sayısı ise 5 bini aşmıştır. Akraba dışı nakillerin artık yüzde 95'i kendi bankamızdan olmaktadır. Otolog ve allojenik nakiller için bekleme sırası kalmamıştır. Haploidentik dediğimiz HLA doku grubu uyumsuz nakillerde başarı oranları batı toplumlarına benzerdir. Kemik iliği nakillerinin yüzde 10'u yurtdışından gelen hastalara yapılmaktadır." diye konuştu.
Kök hücre olmadan kemik iliği nakli yapılamayacağına, dolayısıyla kök hücre bağışlarının büyük önem taşıdığına dikkati çeken Erkurt, "Herhangi bir sağlık sorunu olmayan 18-50 yaş arası herkes kemik iliği bağışçısı olabilir. Kök hücre bağışçısı olmak için korkmaya gerek yok, bunun bağışçıya hiçbir zararı yok. Gelin gönüllü olalım, bir hayat kurtaralım. Bağışta bulunmak isteyenler en yakın Kızılay Gönüllü Verici Merkezi'ne başvurarak, hem bilgilendirme alabilir hem de bağış için aday olabilirler." ifadelerini kullandı.
"CAR-T, özellikle direnç gelişen durumlarda önemli bir tedavi seçeneği"
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Hematoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Burhan Turgut da Türkiye'de klinik çalışmaları süren CAR-T hücre tedavisine ilişkin bilgileri paylaştı.
CAR-T'nin, bağışıklık sisteminin bir hücresinin gen transferi yoluyla değiştirilmesiyle elde edilen "kansere karşı silahlandırılmış bir hücre" olarak tanımlanabileceğini belirten Turgut, şunları kaydetti:
"Bu şekilde bir bağışıklık sistemi hücresini kanser tedavisinde kullanmış oluyoruz. CAR-T, özellikle son 3-5 yılda gelişen ve şu an hücresel tedaviler içerisinde en etkili yöntem olarak gündemde olan bir tedavi şekli. Bu tedavi şu anda lenfoma, lösemi, akut lenfoblastik lösemi, multiple myeloma gibi hematolojik kanserlerde, özellikle direnç gelişen, standart tedavilerin etkisiz kaldığı durumlarda önemli bir tedavi seçeneği haline gelmiş durumda. Dünyada özellikle ABD'de 30 binden fazla hastaya uygulandı, Avrupa'da belli ülkelerde ve Çin'de de yaygınlaşmış, standart tedavi haline gelmiş durumda.
Ülkemizde ise bu alanda yürüyen preklinik ve bazı faz çalışmaları yapılıyor. Bu çalışmalar yoluyla tedaviye ulaşabilen hastalar oldu. Ancak henüz standart tedavi olarak ülkemizde ruhsatlanmış bir CAR-T hücre ürünü yok. Önümüzdeki yıllarda bu konuda belli bir noktaya gelebileceğimizi öngörüyoruz."
Prof. Dr. Turgut, CAR-T hücre tedavisinde hastalığa, hastaya göre değişen oranlarda başarı elde edildiğinin altını çizerek, "Mesela akut lenfoblastik lösemide, lenfomalarda oldukça yüksek oranlarda tedavi başarısı elde ediliyor, pek çok hastanın hayatı kurtarılabiliyor." dedi.
Turgut, CAR-T hücre tedavisinin kök hücre naklinin alternatifi değil tamamlayıcısı gibi görülmesi gerektiğinin, nakil sonrası hastalığı nükseden kişilerde kurtarıcı bir tedavi olabileceğinin ve şu an ilk basamak bir tedavi olmadığının altını çizdi.
"Hematolojik kanserlerin önemli bir grubunda tedavi seçeneği olacak"
Daha sonra basın mensuplarının CAR-T hücre tedavisi ile ilgili sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, şu an dünya genelinde bu tedaviyle ilgili 1000'in üzerinde klinik çalışmanın yürütüldüğünü aktardı.
Tedavinin dünyada on binlerce hastaya uygulandığına ve bunun tedaviyle ilgili önemli bir veri birikimini de sağladığına dikkati çeken Altuntaş, şöyle devam etti:
"Bu veri birikimiyle önümüzdeki süreçte CAR-T hücre tedavilerinin özellikle hematolojik kanser hastalarının önemli bir grubunda bir tedavi seçeneği olacağını söyleyebiliriz. Burada altını çizmemiz gerekiyor, bu bir tedavi seçeneği. CAR-T hücre tedavisi çığır açan bir teknoloji, bu teknolojiyi kullanmak, yaygınlaştırmak lazım. Ancak 'her derde deva' olarak görülmemeli, seçilmiş hasta gruplarında hastalığı önemli oranda kontrol altına alabilmekte. CAR-T son derece pahalı da bir tedavi, bunun yaygınlaşması için teknolojinin gelişmesi lazım, zamana da ihtiyaç var. Hangi hastaların fayda göreceğinin de tespit edilip, standardize edilmesi gerekiyor. Merkezlerin bu konuda deneyimlerinin artması çok önemli. Tüm bunların zamanla ilerleyeceğine, teknolojinin gelişmesiyle tedavi maliyetinin de azalacağına inanıyorum."
Altuntaş, Türkiye'de de klinik araştırmaları süren bu tedavinin ilerleyen dönemde üretimin de devreye alınmasıyla yaygınlaşması, daha çok hastaya ulaşması temennisinde bulundu.
Kaynak: AA
#ESHAHABER.COM.TREditor : Eshahaber