Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Üyesi Doç. Dr. Kemal Şamlıoğlu'nun yazı dizisinin üçüncüsü, "Türkiye Yüzyılı III: Eğitim ve İnsan Gerçeği" şöyle:
Bir medeniyeti inşa eden ana kurucu bilgi, ideal üzerine giydirilmiş insan gerçeğinin sonuçlarıyla ilgilidir. Eğitim felsefesi bir anlamda insan felsefesidir. Fakat unutulmaması gereken en mühim şey, medeniyeti ihya eden insan olgusundan hareketle nesiller, daima birbirleriyle zamanın yıkıcılığına rağmen organik bir bağ tesis edebilmiştir. Medeniyet kurucular, gereklilik idealleri üzerine kurarken; yıkıcılar gereksiz hâle gelmiş, savrulmuş olmanın idealsizliğiyle yıkarlar yani artık merkezde kalamayışlarının tarihi örneği olurlar. İşte insan düşüncesiyle doğrudan alakalı bu uygarlık süreci, eğitimin majör etken olduğu gerçeğini hiçbir çağda gündemden düşürmemiştir. O hâlde insan nedir? Eğitim, insanı ve medeniyeti nasıl ayağa kaldırabilir?
Türkiye Yüzyılı I: Millî İmkân ve Teknolojik Devrim
Türkiye Yüzyılı II: Anadolu İrfanı ve Cesaret
İnsan, tabiatı gereği bilgi nesnesiyle etkileşimi ömür boyu devam eden bir varlıktır. İnsanın yaratıldığı gibi bırakılmayışı, vahiy bilgisinin ve ahlâkî öğretilerin işaret ettiği en önemli konudur. İnsana dair bütün özgürlük, hürriyet ve inanç alanları, belirli bir eğitim sürecinin sonucu olarak şekillenir. Medeniyet ise kurucu bir bilinç itibariyle insan düşüncesinin üzerinde yükselir. Elbette medeniyet vurgulu eğitim politikalarının temel parametreleri; birer değer olarak içselleştirilmiş ahlâk, fazilet, insanî birlikte yaşama ve marufun egemenliğinin mutlak farkındalıklar silsilesi olarak tesis edilmelidir. İşte Türkiye Yüzyılı’nın üzerinde yoğunlaşacak en mühim konusu; insan düşüncesinden hareketle bu unsur üzerinde yükselecek medeniyet problemi ve bu problemin pratik olarak zihin formasyonumuzda meydana getireceği kalıcı değişikliklerin pragmatik değil müreffeh, maddeci değil ruhsal aydınlanmaya, muhteris değil insan gerçeğine dayalı amaçlar etrafında şekillenmesi olacaktır.
Türkiye Yüzyılı; eğitim anlayışına yönelik yeniliği bir anlamda doktrinel olarak besleyip yüzyılların ötesine taşınacak içerikler üreterek çağcıl teknolojileri ve modern hareket kabiliyetlerini yarınlara taşıyacaktır. İşte Yeni Büyük Türkiye, tıpkı denizlerin altında keşfedilen enerji kaynakları ve kendi gök kubbemizde özgürce uçacak ileri teknolojileri yarınlara bir güvence olarak taşıdığı gibi genç nesillerin zihinlerinde de ideallerine imkân sağlayacak temeller oturtacaktır. Medeniyetin sadece popüler moda ve teknolojilerden ibaret olmadığı düşünülürse yeni nesillerin öncülüğünde Türkiye, teknolojiyi modelleyen değil bizatihi bulgulayan bir doktrin üzerine örgütlenecek ve onu milletimizin özgün uygarlık kodlarına uyumlu hâle getirecektir.
Denilebilir ki son yirmi yıllık milli eğitim ve terbiye usulü adına Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde eğitim altyapısında meydana gelen devrim niteliğindeki gelişmeler, Türkiye Yüzyılı’nın bundan sonraki atılımının tamamlanması bakımından kurucu hamleler niteliğindedir. Böylelikle Türkiye Yüzyılı; aziz milletimizin genç zekâlarını, mukaddes ve tarihi kabiliyetlerini, yarınlara güven içerisinde taşıyıp onların istikbal yürüyüşlerini temin ve tesis edecektir. Türkiye Yüzyılı, yarınımız olan nesilleri, mutlak bir medeniyet ve tarih bilinciyle dünyaya yani zamanın ruhuna kendi ruhundan katmak için hazırlayacaktır.
Yüzyıllardır Batı’nın sürekli değiştiği ve değiştirdiği, Doğu’nun ise değişmeyen içinde değişeni yakalamak yerine değişmeyen değerlerini dahi kaybetmek üzere olduğu kabul edilirse Türkiye Yüzyılı; eğitimi, değişmeyen değerler içinde modern zamanın ruhunu değiştirme iddiasıyla hareket edeceği bir yüzyıl olacaktır. Burada medeniyet adına şüphesiz sıralanacak değer sistematiği, asırları aşan geleneğin beslediği temerküzle şekillenecektir. Batılı anlamda pedagojik yöntemlerin tek ve mutlak değer aktarımı olmadığı başka bir deyişle medeniyet ve kültürümüzün özündeki insan gerçeğini çoğu zaman yansıtmadığı dikkate alındığında Türkiye Yüzyılı; özgün medeniyet metodolojisini Yunus’un, Mevlânâ’nın Akşemseddin’in değer sistematiğini; Fârâbî, Cezerî, Hârizmî veya Kâtib Çelebi metodolojisiyle yeniden geliştirip böylelikle yüzyıla hediye edebileceği yeni kâtip, bürokrat ve bilginleri romantik birer tarihi portre veya anı olmaktan çıkarıp bizatihi tarihin çekirdek bir değerden temellük edilmesini sağlayacaktır. Bu, Âkif’in Asım’ı için direniş ve çevikliğin nesillere sirayeti, Karakoç’un Taha’sında ise dirilişle nesillere ruhî bir eklemlenme fırsatı olacaktır. Türkiye Yüzyılı, medeniyet yüzyılı olarak eğitim politikalarını kitaba uygunluktan çıkarıp nesillerdeki ruhî çözülmeye panzehir niteliğinde yeni şeyler söylemenin yüzyılı olacaktır.
Dolayısıyla Türkiye Yüzyılı, nesillerin ihya ve ikmali için yürütülen bütün çabaları normatif olmaktan çıkarıp insanî değer dizgesine ve medeniyet kıymetlerine yaklaştıracak; özünde insan gerçekliğini kaybetmiş sosyal medya, sunî teknoloji veya yapay zekâ gibi ısrarla tarihsel kökenleri dijital bir insan dışı medeniyete doğru sürükleyen çağa direnç oluşturacaktır. Çağı kendi dinamiklerinden kurgulayacak nesiller için Türkiye Yüzyılı, eğitim devriminde insan gerçekliğini yansıtarak kendi tarihi kodlarını ve değer paradigmalarını modern çağın/dünyanın radikal kaosuna teklif edip kabul ettirecektir. Ahlâkı, irfanı ve de insan gerçeğini yüzyılların ötesine taşımak ise istikbalin yegâne güvencesi gençlerin ödev bilinci olacaktır.
Doç. Dr. Kemal Şamlıoğlu
Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Üyesi
Editor : Eshahaber